Yannız Koyboy (Alp Arpad)

     “Hatırlanmak ne kadar gurursa, hatırlayanın büyüklüğünü unutmamak gerekir”. Yeminle bunu ben demedim! Bir kere bu kadar kısa bir cümlede, bu kadar çok dil hatası yapmayı ben bile başaramam. Sonra ben böyle büyük bir cümle kuracak kadar büyük değilim! Bir yerde görmüştüm; bu olsa olsa onun işidir! Aslında yapıtlarını çok beğeniyorum: “Bir meyane buldum mezarlığın karşıda. Beni ararsan eğer ya meyanedeyim yada karşıda. Yannız Koyboy, Tebalacı”...

     Bak bu olabilir; gelecek yıl ben bunu bir deneyeyim! Ne diyor yani: “Bir meyhane buldum mezarlığın karşısında / Ya meyhanedeyim ya da karşısında!”

     Bunu geldiği şekilde, aynen yazıyorum; tahmin ediyorum bu da adamımın çünkü bu da büyük!

     “Gül için dikene razı olur musunuz, yoksa dikeni de gülü de red mi edersiniz? Yeni yıllarda güllerle dolu günlerin dikenleri sizi düşmanları koruyan çitler olsun. Mutlu Yıllar!”

     Burada hata minimuma inmiş! Diğerlerini görmezsek, ret yerine red geçirmiş cümle içinde. Onu da çok görmemek gerek; hepimiz yapıyoruz böyle yanlışlıkları, nedir ki yani!

     “Doğmanın bedeli ölmekse, dostluğun bedeli hatırlamaktır. Benim de vazifem senin .....ını kutlamaktır.” Bu da fena değil ama Yannız Koyboy’un ki kadar büyük değil! Olsun ama “Hazır” ya!

     Tabii yukarıdakiler akılda kalıcılar! Bir de kalmayanlar var ki onlar buraya sığmazlar. Akılda kalıcılar zaten öyle bir etki bırakıyorlar ki kimin gönderdiği önemini yitiriyor! Hoş nasıl olsa, “Altına adını yaz, Hepsine Gönder’e bas” da size ulaştığında altında yazan isim önemini yitiriyor!

     Bir öğrencim var. Konuşmakta zorluk çekerken, aldığı sıkıştırılmış eğitim öğretim karışımı bir program neticesi bülbül kesilmişti. Utangaçlığı geçmiş meğer! Doğal olarak hepimiz gurur duyduk. Takma adı, “Artiz” idi. Tanışmamızdan önce boşanmayla sonuçlanmış dört evliliği vardı. Zamanla akrabadan farkımız kalmadı. Beşinci evliliğini açıkladı: Şimdiki eşinin sesini ilk kez yanlış aradığı bir cep telefonu aracılığıyla duymuş. Ses bir başka şehirde, kendisi ilgisiz bir başka şehirde! Daha sonra kızı günde yüz beş kere filan aramış! E, evlilik kaçınılmaz olmuş. Allah mesut etsin! Son on yıldır telefonunu kullanarak beni aradığını hiç hatırlamıyorum ama hiç sektirmeden kutlanacak her bir günde, bir “Hazır” çeker! Eh, Sivas’ın, “Çok ıslah, çok ahmak” atasözü gereği ben de yanıtlarım; ama özgün bir şekilde! Altına da özenle adımı eklerim. Zaman darlığı çektiğim bir keresinde bana gönderdiği “Hazır”ı, altına adımı yazarak kendisine kutlama mesajı olarak gönderdim. Aradan bir süre geçmişti ki bulunduğu şehirden geçerken bir çay içip hasret giderdik. Sitemini o zaman duyabildim:

     – Alp Ağabey, insan aynısını göndermez ki; bir iki iyi şey yazar!

     Eğitilmiş bir şekilde yola devam ettim!..

     Kopyala Yapıştır’ın iticiliğinin bilincine varmış olmam, belki de buradan kaynaklanmaktadır! Kopyalanıp yapıştırılmaktan yassılaşmış koyunlar, tuğralar, bon bon şekerleri, Noel Babalar ve Yannız Koyboy’un büyüklüğünden yoksun satırlar, beni artık heyecanlandırmıyor. Ne o öyle, “2007ye elveda, 2008’e merhaba!!!!!! Hoşgeldin Yeni Yıl”. Birden fazla ünlem işaretiyle, bitişik yazılmış “Hoşgeldin”i ayırıp düzelteyim derken fark ediyorum ki adam bunu da copy paste yapmış! Araştır, düşün, seç, beğen, kopyala, yeni sayfa aç, bekle, postala derken yeminle daha zor! Otur kendin saçmala, bundan iyi!

     Mektup yazacaksın!..

     Eski biçemde! Kağıt elinin nemiyle ıslanacak. Duyguların kağıda damlayacak. Göndereceğin kişinin atılamaz satılamazı, dünyanın en özeliyle, eşsiz sahipliğiyle, yani adıyla başlanacak. Sonra içinden geçenle dolacak. Heyecandan bak, kesinlikle bir iki yanlış yapılacak! Düzeltme olanakları aranacak. Bulunacak. Derin bir nefes alınacak. İmzalanacak. Zarfa konup kapanacak. Üstü artiz artiz yazılacak ve..., postacı aranacak? Bulunamayacak...

     Hımm... O zaman böyle yazılmış e- mektup, e- postalanacak. Bak o zaman olur...

     Beri taraftan düşünüyorum da, cep telefonunu bir an için olsun, telefon niyetine kullanmak da söz konusu! Sesle dokunabilirsiniz karşınızdakine.

     Yukarılardakilerden hem daha sıcak hem de daha az zahmetli. Sesinizin tonu, anlatmak istediğiniz dileklerin tümünü işaret edecektir. Alan rahat, gönderen rahat, vicdan rahat bir kutlama olacağına söz veriyorum...

     Ah! Geldik şimdi en can alıcı kısma!

     Bana neyi tercih ettiğimi soracaksınız! Sorun! Neyi deyin! Hıh, tamam!

     Yılın son günü bütün şehri kapı kapı dolaşıp eski yıllardan bu yana, üst üste eklene eklene kırkayak olmuş dileklerimi içtenlikle ilettikten sonra, dostlarımın elini sıkarak evime gidip, yarı hüzün yarı sevinçle yeni yılı karşılamayı çok isterim...

     Tüh, çelişkiye düşmüşüm! Söylediğiyle yaptığı birbirini tutmuyor diyeceksiniz; hay Allah! Sizi ziyaret edecek yerde oturup yazmışım:

     Yeni yılda dertleriniz azalsın, mutluluğunuz çoğalsın...

     İnsan Olmanın Lezzeti... CXXXIV’te buluşana dek, en iyilerle kalın.

     İlk not: En son ne zaman, piyanosunun tuşları üzerinde küreyi dolaştırabilen bir sanatçının size verilmiş bütün yılların armağanı olduğunu düşündünüz?

     Ankara, 15 Aralık 2007




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5793386
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :709

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.