D

D :

(İng. Alm.) Re notası. Re sesinin sembol harfidir. Bilindiği gibi, harfle yapılan solfej okumalarında kullanılmaktadır.

D Dur (Alm.):

Büyük Re (Re Majör).

D Flat:

(İng.) Rebemol.

D Sharp:

(İng.) Re diyez.

Da:

...na, ...e, ...ya.

Da Capo:

(İt.) Başa, yeniden, sil baştan. Kısaltılmış şekli olan D.C. daha sık kullanılır. Başa dön, başlangıç yerine dön, başa geç, tekrar baştan anlamlarındadır. Parçayı tekrar baştan alıp “Fin” ya da "Fine" kelimesinin bulunduğu yere kadar bir kez daha çalmak gerektiğini belirten işarettir. Bkz. Fin, Fine.

Da Capo al Fine:

Başa dön ve "Fine" (Bitiş) yazılı yere kadar tekrar çal. Bkz. D.C. al Fine, Da Capo.

Da Capo al Fine ya da D.C. al Fine:

Başa dön ve "Fine" (Bitiş) yazılı yere kadar tekrarla. Bu kesiti bir kez daha çal. Bkz.: Da Capo al Fine, Da Capo.

Da Capo sin al Fine ya da D.C. sin al Fine:

(İt.) Bu terimi gördüğünüz yerden başa dönün ve “Fine” (Bitir) teriminin yer aldığı ölçüde parçayı bitirin. Bkz.: Sin al Fine.

Dağar:

Repertuvar; sanatçıların ve orkestraların daha önce çalışıp yorumladıkları yaratıların tümü. Dinleti izlencesi. Bir dinletide seslendirilecek program. Çalışmak için elde bulunan yaratılar. Bir konserin içeriği. Bkz. Répertoire.

Dağarcık:

Bkz. Dağar, repertuar, repertuvar, repertory, répertoire.

\ Dağhan, Gözde Gülce:

1992 yılında Sivas’ta doğdu. Küğ eğitimine 7 yaşında “Mersin Devlet Opera ve Balesi Çocuk Korosu”nda başladı. 8 Haziran 2002 tarihinde “Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu” yönetkeni Reyhan Bezdüz ile gittikleri Çek Cumhuriyeti’nde katıldıkları “Olomuc Şarkılar Festivali 30. Uluslararası Mundi Cantant Şarkı Yarışması”ndan ülkemize birincilik ve altın madalya ile döndüler. Aynı yıl yarışmadan gelir gelmez hiçbir özel çaba harcamadan “Mersin Üniversitesi Devlet Konsevatuvarı”nda açılan sınava girdi. Konservatuvarın yarı zamanlı piyano bölümüne Aylin Ulutaş’ın öğrencisi olarak kaydını yaptırdı. İlköğretim 7. sınıfa kadar “Mersin Devlet Opera ve Balesi Çocuk Korosu”, ilköğretim okulu ve konservatuvar üçlüsünü başarı ile götürdü. Bu arada konservatuvarın “Tam Zamanlı Sınavı”nı başarı ile geçti. Konservatuvar eğitimine tam zamanlı olarak devam etti. 2005-2006 öğretim yılında konservatuvarın ilköğretim bölümünden okul birincisi olarak mezun oldu. Bugüne kadar düzenlenen tüm “ustalık sınıfı eğitim”lerine katıldı. Yalkıcı ve eşlikçi olarak dinletilerde yeraldı. “Mersin Üniversitesi Akademik Oda Orkestrası”nın açmış olduğu “Genç Yetenekler Solistlik Seçmeleri”ni kazanarak 15 Mayıs 2006 günü Dimitri Kabalevsky’nin Op. 50 No. 3 Büyük Re’den piyano konçertosunu seslendirdi. 2006-2007 öğretim yılı 24-29 Aralık 2006 tarihleri arasında “Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalı” tarafından düzenlenen Kamerhan Turan ustalık sınıfı ve 20-22 Mart 2007 tarihleri arasında “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı” tarafından düzenlenen Martin Berkofsky ustalık sınıfı izlencelerine aktif olarak katılmış ve başarı ile tamamlamıştır. 3-6 Mayıs 2007 tarihleri arasında İstanbul’da “Pera Sanat”ın düzenlediği ustalık sınıfı çalışmalarında İtalyan Gabriel Becheri ve Zöhrab Adıgüzelzade ile çalışmıştır. 2006-2007 öğretim yılını dereceyle tamamlayarak ortaöğretim 10. sınıfa geçti. 11 Ocak 2008’de Mersin’de Nevit Kodallı’nın piyano yaratılarından oluşan bir dinleti verdi ve 16-20 şubat 2008’de “Mersin Üniversitesi”nde Özgür Aydın tarafından verilen ustalık kursuna aktif olarak katıldı. 2007-2008 öğretim yılını başarı ile tamamlayarak XI. sınıfa geçti. Bu sınıfta yatay geçiş yaparak “Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservatuvarı”nda eğitimine Can Çoker ile devam etti. Martin Berkofsky’nin ustalık sınıfı çalışmalarına aktif olarak katıldı. 2009-2010 öğretim yılında “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Lise Bölümü”nü okul birincisi olarak başarı ile tamamladı. Muhittin Dürrüoğlu ile ustalık sınıfı izlencesine aktif olarak katıldı. Haziran 2012’de Bulgaristan Sofya’da “Yeni Bulgar Üniversitesi”nin düzenlediği Ludmil Angelov ustalık kursu izlencesine aktif olarak katıldı ve başarı ile tamamladı, Sofya “Bulgar Dinleti Salonu”nda dinleti verdi. Aralık 2012’de Hüseyin Sermet’in ustalık sınıfı kursuna katıldı ve başarı ile tamamladı. Ayrıca Fransa’da piyanist Ludmil Raytchev ve Johann Schmidt’in ustalık kursu izlencesine aktif olarak katıldı ve başarıyla tamamladı. 10-16 Mart 2013 tarihleri arasında İtalya’da düzenlenen uluslararası yarışmadan Türkiye’ye ikincilik ödülü ile döndü. 10-22 Mayıs 2013 tarihleri arasında düzenlenen “Uluslararası Mersin Müzik Festivali” tarafından bu yılın “Nevit Kodallı Genç Yetenek Ödülü”ne layık görüldü. Nisan 2014’te yalkıcı olarak “Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası” ve “Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası” ile Ludwig van Beethoven’ın “3. Piyano Konçertosu”nu seslendirdi. Gözde Gülce Dağhan eğitimini “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Can Çoker’in öğrencisi olarak tamamlamış ve 2014 yılı Haziran ayında mezun olmuştur.

\ Dağlıoğlu, Ahmet Can:

Viyolonsel sanatçısı Ahmet Can Dağlıoğlu 1988 yılında Adana’da doğdu. Çok küçük yaşlarda küğ yeteneği farkedilince ilkokula başladığı dönemde ailesinin desteği ile küğ kurslarına başladı. 2000 yılında aldığı kurslarda elde ettiği başarı sonucunda öğretmenleri tarafından konservatuvar eğitimi alması önerildi. Bunun üzerine “Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservartuvarı”nın açmış olduğu yetenek sınavlarına girdi ve “İlköğretim Okulu”nun “Yaylı Çalgılar Ana Sanat Dalı Viyolonsel Bölümü”ne Slava Kainov ile viyolonsel ve oda küğü çalışmak üzere kabul edildi. Lise yıllarında Nevit Kodallı ile uyum bilgisi çalıştı. Yurt içinde pek çok dinletide yalkıcı ve oda küğü katılımcısı olarak görev yaptı. 2005 yılında katıldığı “Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Orkestrası”nda 2006-2010 yılları arasında viyolonsel grup başı olarak görev üstlenmesinin yanısıra bu süre boyunca orkestranın başına geçen Murat Kodallı, Ferhang Hüseyinov ve Selman Ada gibi tanınmış isimlerin yardımcılıklarını da üstlendi. Lisans programına geçtiğinde “Türk Eğitim Vakfı Zeki Müren Fonu”ndan sağlanan yurtiçi lisans bursuna layık görüldü. Okul çerçevesi içinde yaptığı çalışmaların dışında, pek çok küğsel etkinliğe de katılmıştır. 2006 yazında Çağlayan Ünal Sümer’in ustalık kursunda, Sümer ile çalışma fırsatı bulmuştur. Hobi seviyesinde uğraştığı koristlik faaliyetleri çerçevesinde okul korosu ile ülke çapında ödüller kazanmasının yanısıra 2006 yılında Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen “Uluslararası Koro Yarışması”nda, dahil olduğu ve o yıl ülkemizden katılan tek koro olan “Çukurova Üniversitesi Adanus Korosu”nun iki kategoride kazandığı iki altın madalyada da payı vardır. Bunların dışında bağda yazma çalışmaları da yapmıştır. 2008 yılında Litvanya’nın Klaipeda kentinde düzenlenen “Mustufe Festivali”nde Türkiye’yi temsil eden gruba davet edilmiş, bu festivalde Prof. Walter Burian yönetiminde kurulan yaylı dördül grubunda Pavel Vojta, Liis-Helena Valjamae ve Katherina Meggeneder ile dinletiler vermiştir. Aynı zamanda yine festival bünyesinde düzenlenen ülke dinletilerinde, bağdadığı “Hüzün” isimli klarinet ve piyano parçasının dünyada ilk seslendirilişi Caner Yavuz ve Ezgi Kavraal tarafından gerçekleştirilmiş ve büyük beğeni kazanmıştır. Aynı dinleti içerisinde kendisi de, Selman Ada’nın “Aşk-ı Memnu Operası”ndan “Maskeler” aryasına yaptığı viyolonsel ve piyano düzenlemesini yorumlamıştır. Eğitim aldığı alanın kısmen dışında sayılmasına rağmen, çoksesli yapıda Türk Halk Küğü ile de ilgilenmiş, bu çerçevede yaptığı bir takım düzenlemelerin yanı sıra “Çukurova Üniversitesi Türk Halk Musikisi Topluluğu”na davet edilmiş ve ülke çapında düzenlenen “Üniversitelerarası Türk Halk Musikisi Yarışmaları”nda, çoksesli düzenleme dalında katılan grupla birlikte 2009 yılında ikincilik, 2010 yılında ise birincilik kazanılmasına katkıda bulunmuştur. 2010 yılının sonundaki bitirme dinletisinde Hasan Ferit Alnar’ın el yazısı partitüründen bizzat düzenlediği piyano eşliği ile “Viyolonsel Konçertosu”nu çalarak Türk konservatuvarları tarihinde bu eseri lisans seviyesinde seslendiren ilk öğrenci olarak “Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservatuvarı”ndan mezun olmuştur. Dağlıoğlu, mezun olduğu tarihten sonra “Çukurova Üniversitesi Kültür Müdürlüğü Güzel Sanatlar Bölümü” bünyesindeki “Türk Halk Müziği Topluluğu”nda viyolonsel sanatçısı, koro çalıştırıcısı ve düzenlemeci olarak görev almıştır. 2011-2012 mevsiminde “Adana Devlet Tiyatrosu”nda “Yunus Emre” oyununda konuk sanatçı olarak görev almıştır. Aynı sezon içerisinde okul arkadaşlarıyla kurduğu “Akdeniz Rüyası” isimli oda küğü topluluğuyla tango dinletileri vermiştir. Anılan sezonun sonunda vatan görevini yerine getirmek icin başvuran sanatçı, 12.04.2012-06.05.2012 tarihleri arasında “Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı”ndaki temel eğitimini tamamlamasının ardından 07.05.2012-17.09.2012 tarihleri arasında “Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası Moral Ekibi”nde üçül çellisti olarak askerlik görevini tamamlamıştır. Sanatçı, askerlik görevini tamamlamasının ardından “Çukurova Üniversitesi Kültür Müdürlüğü”ndeki görevine ve “Akdeniz Rüyası Grubu” ile çalışmalarına kaldığı yerden devam etmektedir.

Dal Segno:

Segno  (İt.) "Segno" (senyö okunur) işaretine dön.

Dal, dall:

...ya, ...dan, ...yana.

\ Dalkılıç, Hande:

“Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Piyano Ana Sanat Dalı”nda öğretim üyesi olan ve doçent ünvanı bulunan Hande Dalkılıç son yıllarda özellikle Türk bağdarlarının yurtiçi ve yurtdışı tanıtımına yönelik dinletiler gerçekleştirmektedir. Çıkardığı albümler ile ülkemizde ve yurtdışında olumlu eleştiriler alan sanatçı Türk bağdarlarının birçok yaratısının da dünyada ilk çalınışını yapmıştır. Almanya, Bulgaristan, Etiyopya, Fransa, Güney Afrika, İngiltere, İsrail, İsviçre, İtalya, Kenya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mısır, Polonya, Romanya, Tunus ve Ukrayna’da yalkın resitaller ve oda küğü dinletilerinin yanısıra Türk ve yabancı çok sayıda orkestra ile dinletiler vermiş, festivallere katılmış, TV ve radyo yayınlarına çıkmıştır.

\ Daloğlu, Mine:

İzmir’de doğdu. “Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü”nden mezun oldu. 1982’de o yıl kurulan “İzmir Devlet Opera ve Balesi”ne “koro sanatçısı” olarak atandı. Bugüne kadar “İzmir Devlet Opera ve Balesi”nde sahnelenen bütün korolu operalar başta olmak üzere, kurumun düzenlediği tüm dinletilerde de görev aldı. Halen “İzmir Devlet Opera ve Balesi”nde “koro sanatçılığı” görevini sürdürmektedir.

\ Daloğlu, Yavuz:

Küğbilimci, bağdar ve tarih araştırmacısıdır. 19 Ocak 1961 günü Tokat’da doğdu. 1980 yılında “Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Musiki Bölümü”nde (1982’den sonra “Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü”) yüksek öğrenimine başladı. Öğrenimi süresince başta Gültekin Oransay olmak üzere pek çok öğreticiyle çalışma olanağı buldu. Bu arada daha öğrenciyken pekçok bilimsel toplantıya katıldı, 1984’de yapılan “I. Ulusal Müzik Bilimleri Sempozyumu”nda bildiri sundu. Küğ bilimi lisans öğrenimini 1985 yılında Kemânî Hızır’ın “Tefhîmü’l-Makâmât fî Tevlîdi’n-Nagamât” başlıklı kuram kitabı üzerine yazdığı tezle “pekiyi” dereceyle tamamladı. Aynı yıl mezun olduğu üniversitenin açtığı “küğ okutmanlığı” sınavını birincilikle kazanarak bu üniversitenin öğretim görevlileri arasına katıldı. 1987 yılına kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında başta “Hukuk Fakültesi”, “Adalet Yüksek Okulu”, “Tıp Fakültesi” ve “İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi”nde küğ dersleri verdi ve açıklamalı dinletiler düzenledi. 1987 yılında “Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü”ne önce araştırma görevlisi, 1989’da da öğretim görevlisi olarak yeniden atandı. 1986’da başladığı yüksek lisans öğrenimini 1989 yılında “Geleneksel Türk Sanat Musikisinde Aksak Usuller” başlıklı teziyle “pekiyi” derece ile tamamlayarak “bilim uzmanı” unvanını aldı. Aynı yıl doktora öğrenimine başladı. Doktora öğrenimi sırasında küğbilim dışında Murat Tuncay ile “Dramsal Anlatımda Küğ ve Dramaturgi” çalıştı ve bir yıl içerisinde gerekli kredilerini tamamladı. Ardından hemen “Doktora Yeterlik Sınavı”nı başarıyla vererek doktora tezi hazırlamaya hak kazandı. Bu arada ölümüne değin (20.11.1989) Gültekin Oransay ile çalışmalarını kesintisiz sürdürdü. 1990 yılının Ocak ayında “Goethe Enstitüsü”nün verdiği bir bursla iki ay boyunca Bremen’de Almanca dil kurslarına katıldı ve bu iki aylık süre içerisinde özellikle Hamburg ve Bremen’de mesleki bilgi ve görgüsünü arttırdı. 1991 yılında Murat Tuncay ile birlikte “Mozart Semineri”ni, 1992’de de “Rossini Semineri”ni gerçekleştirdi. 1993 Kasım’ı “Yazarı Bilinmeyen Bir Musiki Risâlesinde Anılan Perdeler ve Makamlar” başlıklı doktora tezini tamamlayarak “Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü”ne sundu. 1994 Ocak ayı doktora tezini jüri önünde savunarak “pekiyi” derece ile “bilim doktoru” unvanını aldı. 1995 yılının Temmuz ayında “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”na yardımcı doçent olarak atandı. 1995–1996 yıllarında bu kurumda müdür yardımcılığı ve yönetim kurulu üyeliği görevlerini yürüttü. Yavuz Daloğlu küğbilim dışında son yıllarda bağdar olarak da ürünler vermiştir. Yazdığı küğlerden “Berlin–Talat Paşa Marşı” Ermeni soykırımı yalanına karşı yürütülen “Büyük Proje 2006” çerçevesinde gerçekleştirilen “Talat Paşa Harekâtı ve Talat Paşa Kurultayı”nın (15–20 Mart 2006, Berlin) resmi marşı olarak kabul edilmiştir. “Berlin–Talat Paşa Marşı”nı dünya çapındaki opera sanatçımız tenor Erol Uras seslendirmiştir. 2007’de gene Ermeni soykırım yalanını anlatan 6 bölümlük “Büyük Yalan Belgeseli”nin küğlerini bağdamıştır. Bunların dışında değişik türlerde yaratıları vardır. Yavuz Daloğlu küğ ağırlıklı çalışmalarının yanı sıra “Türk Tarihi” ve “Türk Uygarlık Tarihi” konularında da ulusal ve uluslararası toplantılarda bildiriler sunmuş, yurtiçi ve yurtdışı değişik yerlerde sunumlar, konferanslar gerçekleştirmiştir. Türk Tarihi konusundaki en çarpıcı çalışması Özbek tarihçi Gaybullah Babayar ile birlikte ortak çalışmalarının ürünü olan “Gök–Türk Paraları”dır. Bu çalışmasıyla Gök-Türk paralarını ilk kez Türk kamuoyuna ve bilim dünyasına duyurmuştur (Şubat 2005, Bilim ve Ütopya). Ayrıca “Eski Türklerde Para (Gök-Türk Paraları)” bildirisiyle konuyu bilimsel bir toplantının, “VI. Uluslararası Türk Kültürü Kongresi”nin gündemine de taşımıştır. Yavuz Daloğlu’nun pek çok yazısı dergilerde yayınlanmış, pek çok kere de yerel ve ulusal nitelikteki televizyonlarda bilim, sanat ve tarih üzerine görüş açıklamıştır. Ayrıca pek çok uluslararası ve ulusal nitelikli bilimsel toplantıya bildiri sunmuştur.

\ Danailova, Albena:

Bulgar kadın keman sanatçısı. Küğcü bir ailede dünyaya geldi. Babası Boyan Danailov keman sanatçısıydı ve annesi Violeta Popova bir piyanistti. İlk olarak Sofya’da bulunan “Lyubomir Pipkov Ulusal Küğ Okulu”nda ve ardından “Pancho Vladigerov Ulusal Küğ Akademisi”nde öğrenci oldu ve bu okullarda Nely Jeleva ve Dora Ivanova’nın öğrenciliğini yaptı. Albena Danailova “Svetoslav Obrenetov”, “Genç Yetenekli Küğcüler”, “Jaroslav Kocian”, “Prag Konçertino”, “Almanya Kloster Schoental”, “İsviçre Tibor Varga”, “İtalya Vittorio Gui” yarışmalarında ödüller kazandı.2001 yılında Almanya’nın Rostock kemtinde bulunan “Küğ ve Drama Yüksek Okulu”ndan Petru Munteanu’nun öğrencisi olarak mezun oldu. Bu arada Ida Haendel ve Herman Krebbers’in ustalık kurslarına devam etti. Aynı yıl “Bavyera Devlet Orkestrası”ndan ikinci keman grubunda çalması için bir davet aldı. Aynı kurumda 2003 yılında birinci kemanlara alındı ve 2006 yılında da bu orkestranın başkemancısı oldu. Bu arada 2003-2004 dinleti mevsiminde “Londra Filarmoni Orkestrası”nda çalıştı. 2008 yılında Danailova, katı kuralları ile bilinen ve kadın sanatçılara bünyesinde pek yer vermeyen “Viyana Filarmoni Orkestrası” tarihindeki ilk kadın kemancı oldu. Adı geçen yılda bu orkestraya başvurusunu yapan ve çok zorlu bir sınavdan geçen sanatçı önce iki yıllık bir deneme süresi geçirdikten sonra kuruma resmi olarak kabul edildi. Danailova 2011 yılı Eylül ayından bu yana “Viyana Filarmoni” tarafından başkemancılığa seçilen ilk kadın küğ sanatçısı oldu. Bir yalkıcı ve oda küğcüsü olarak sanatçı; Bulgaristan, Avusturya, Almanya, İsrail ve ABD’de konuk olarak çok sayıda dinleti vermiştir. Kendisine eşlik eden çok sayıda orkestra arasında “Hamburg Mozart Orkestrası”, “NDR Sinfoni Orkestrası”, “Kammerensemble Concertino”, “Yeni Sinfoni Orkestrası”, “Sofya Yalkıcıları” ve “Sofya Filarmoni Orkestrası” gibi pek tanınmış olanlar da bulunmaktadır. Danailova Alman “Radyo Kültür”, “Kuzey Almanya Radyosu”, “Bulgar Ulusal Radyosu” ve “Bulgar Ulusal Televizyonu” için kayıtlar da gerçekleştirmiştir. 2011 yılından bu yana, Paul Guggenberger ve Rainer Honeck’in ardılı olarak “Ensemble Wien”in (Viyana Topluluğu) liderliğini yürütmektedir. 2019 yılında “Viyana Devlet Üniversitesi”nde keman öğretmenliğine başlayan sanatçının çaldığı keman kendisine “Avusturya Ulusal Bankası” tarafından temin edilmiştir.

Dance:

(İng.) Dans, bale. Kırın, kırınmak.

Dancer:

(İng.) Dans eden erkek. Bale yapan eril kişi. Kırınan erkek insan.

Dancing:

(İng.) Dans, kırın. Dans etme, kırınma, oynama. Dans ederek, kırınarak. Herhangi bir parçanın başında bu terim görülürse dans temposunda çalınması gerektiği anlaşılır. Güle oynaya çalış tarzı, raks tarzında bir çalış. Tipik olarak belirli bir dizi adımı izleyerek, bu adımları ritmik olarak küğe yansıtarak. Hızlı ve canlı bir şekilde hareket ederek.

\ Daniel & Clara:

Birlikte çıktıkları yolculukta “iki insan ve bir sanatçı” olmayı başarmış sanatçılardır. Bu beraberlikten hareketli görüntüler, fotoğraflar, kurulum ve yazışma çalışmaları ortaya çıkmıştır. Sanatçılar gerçek ve hayal edilen boyutları keşfetmeyi birlikte başarmaya çalışmaktadırlar. 2010 yılında tanıştıklarından bu yana kendilerini iki insan formuna ayrılmış tek bir sanatçı olmak için cinsiyetlerini, milliyetlerini ve aile isimlerini bir kenara atarak yaratıcı deneyimlerini paylaşmaya karar vermişlerdir. Daniel & Clara kendi yaşamlarını ve deneyimlerini işlerinin malzemesi olarak kullanarak iç ve dış gerçekliklerin buluştuğu gizemli bölgeyi keşfetmek istemektedirler. Çalışmaları bizi kendi varoluşumuzu anlamlandırmak için yarattığımız karmaşık anlatıları düşünmeye davet etmektedir; algı, gerçekliğin doğası ve deneyimlerimizden nasıl anlam oluşturduğumuz hakkında sorular uyandırmaktadır. Çalışmaları “Kettle’s Yard”, “Whitechapel Gallery”, “BFI - Britanya Film Enstitüsü (British Film Institute)”, “By Art Matters Hangzhou”, “Rencontres Internationales Paris / Berlin”, “Paris Grand Palais”, “HKW Berlin - Dünya Kültürleri Evi (Haus Der Kulturen Der Welt)”, “Fabrica Gallery”, “Close-up Cinema”, “Alchemy Film & Moving Image Festival”, “Doclisboa” ve “Museu de Arte Moderna Rio de Janeiro”da sergilendi. Daniel & Clara’nın filmleri “BFI Ulusal Arşivi”nde bulunmakta ve “Tao Films” ile “Kinoscope” tarafından çevrimiçi olarak dağıtılmaktadır. 2019 yılında, çağdaş hareketli görüntü sanatını ve deneysel filmi desteklemeye ve geliştirmeye adanmış bir organizasyon olan “Moving Image Artists”i (MIA) kurdular. “MIA”, çevrimiçi bir yayın ve sanatçıların Londra’daki “Film and Video Umbrella - Film ve Video Şemsiyesi”nde gerçekleşen çalışmalarını bir araya getirmeleri, paylaşmaları ve tartışmaları için düzenli bir toplantı olan “Moving Image Salon”u da içermektedir. Daniel & Clara 2020 yılında “Slow Film Festival - Yavaş Film Festivali”nde hareketli görüntü ödülünü kazandılar. 2021 yılı boyunca, bir “Arts Council England Project Grant - Sanat Konseyi İngiltere Proje Hibesi” tarafından finanse edilen yeni bir çalışma, araştırma ve geliştirme grubu olan “Landscape Imaginary” üzerinde çalışmaktadırlar.

Danse:

(Fr.) Kırın, dans. Oyun.

Danse Macabre:

Ölüm dansı.

Danser:

(Fr.) Kırınmak, dans etmek. Oynamak, raksetmek.

Danseur:

(Fr.) Erkek dansçı. Bkz. Dansör.

Danseuse:

(Fr.) Kadın dansçı. Bkz. Dansöz.

Dansör:

Kırınmayı meslek edinmiş erkek. Ertikten dansçı. Profesyonel kırıncı.

Dansöz:

Kırınmayı meslek edinmiş kadın. Ertikten dansçı. Profesyonel kırıncı.

Danza:

(İt.) Kırın, dans, oyun, raks.

Danzare:

(İt.) Dans etmek, kırınmak. ... Dansı yapmak.

Danzatore:

(İt.) Erkek dansçı. Dansçı, kırıncı. Dansör.

Darb:

(Osm.) Vurmak, vuruş, çarpmak.

Darbe:

(Osm.) Vuruş, vurma, çarpma.

Darbele:

(Osm.) Davul çalmak.

Darben:

(Osm.) Döğerek, vurarak, çarparak.

\ David, Ferdinand:

Alman keman sanatçısı, eğitmeni ve bağdar. Tam ismi Ferdinand Ernst Victor Carl David olup kısaca Ferdinand David olarak küğ tarihinde yerini aldı. 19 Haziran 1810 tarihinde dünyaya gelen sanatçı 18 Temmuz 1873 tarihinde sonsuzluğa göç etti. Felix Mendelssohn’un bir önceki yıl dünyaya geldiği Hamburg’daki aynı evde doğan ve bir yahudi olarak büyüyen sanatçı daha sonra protestanlığı tercih ederek hristiyan oldu. Louis (Ludwig) Spohr ve Moritz Hauptmann ile keman çalıştı. Bu verimli eğitimin bir sonucu olarak yalkın kemancı ve oda küğü yorumcusu olarak ertiksel bir temel attı. 1826 yılında Berlin’de bulunan “Kraliyet Kent Tiyatrosu”nda kemancılık yaptı. 1829 yılında Dorpat’ta (bugün Estonya’da bulunan ve Tartu olarak isim alan kent) Baron Carl Gotthardt von Liphardt’ın yaylı çalgılar dördülünde birinci keman olarak yer aldı ve Riga, Saint Petersburg, Moskova’ya yapılan dinleti turlarına katıldı. 1835 yılında “Leipzig Gewandhaus”da Mendelssohn ile birlikte çalışmaya başladı ve burada başkemancılık konumuna getirildi. Ancak Dorpat’a geri dönerek Liphardt’ın kızı Sophie ile evlendi. 1843 yılında yeni kurulan “Leipzig Konservatuvarı”nda keman öğretmenliğine başladı. Bu okuldaki çalışmalarında Mendelssohn ile hep dayanışma içinde oldu. Bu köklü kurumda August Wilhelmj ve Joseph Joachim sanatçının öğrencileri oldu. Felix Bartholdy Mendelssohn ile kurduğu yakın dostluk sonucu Mendelssohn’un küçük mi’den keman konçertosunun oluşum sürecinde bağdara teknik önerilerde bulundu. Bu konçertonun 1845 yılındaki ilk çalınışını Ferdinand David gerçekleştirdi. Ayrıca Robert Schumann’ın ilk keman-piyano sonatını 1852 yılı Mart ayında Clara Schumann ile yorumladı. Sanatçı henüz 63 yaşında iken çocukları ile bir dağ gezisi sırasında birdenbire sonsuzluğa göç etti. Bu ani ölüm İsviçre’de Klosters yakınlarında gerçekleşti. Opus sayıları 50’yi bulan çok sayıdaki yaratıları arasında bir opera (Hans Wacht, 1852), iki sinfoni, oda küğü eserleri, keman ve orkestra için 12 adet “Konu ve Başkamalar”, beş keman konçertosu, bir yaylı çalgılar altılısı, bir dizi lied ve keman için kaleme aldığı ürünler ile keman, fagot, klarinet, trombon ve orkestra için konçertinolar bulunmaktadır. Ne yazık ki sanatçının yaratılarının önemli bir bölümü korunamamış ve günümüze aktarılamamıştır. Ferdinand David’in günümüzde en sık seslendirilen yaratısı Op. 4 sırasayılı “Trombon ve Orkestra için Konçertinosu”dur. Öyle ki dünya genelinde sinfoni orkestralarına katılmak isteyen genç trombon çalıcıları için bu konçerto zorunlu dinleti parçası olarak sınavlarda dinlenmektedir. Ferdinand David 1742 yılı yapımı bir Guarneri keman kullanmaktaydı. Bu çalgı daha sonra Jascha Heifetz’in birincil performans çalgısı olmuştur. Bahse konu olan çalgı günümüzde San Francisco’da Bulunan “Güzel Sanatlar Müzesi”nin kolleksiyonuna dahil edilmiştir. Adı geçen çalgı şu anda “San Fransisko Sinfoni” ve “San Fransisko Akademi Orkestrası”nın başkemancısı ve yalkıcısı olan Alexander Barantschik’in kullanımındadır. Ferdinand David’in oğlu Paul David Leipzig’de birlikte çalışmalar yaptığı İngiliz bağdar ve küğ sanatçısı William Sterndale Bennett’in önerisi ile “Uppingham Okul”unun ilk küğ direktörlüğü görevini 1864 ile 1908 yılları arasında üstlenmiştir.

David, Paul:

Küğ öğretmeni, bağdar. 4 Ağustos 1840 tarihinde Leipzig’de dünyaya geldi. Büyük Alman keman sanatçısı Ferdinand David’in oğludur. Paul David Leipzig’de birlikte çalışmalar yaptığı İngiliz bağdar ve küğ sanatçısı William Sterndale Bennett’in önerisi ile İngiltere’de Rutland’da kurulmuş bulunan “Uppingham Okul”unun ilk küğ direktörlüğü görevini 1864 ile 1908 yılları arasında üstlenmiştir. Sanatçı 1932 yılında sonsuzluğa göç etmiştir.

\ Debauve, Christian:

Christian Debauve Belçika’nın Charleroi kentinde doğdu. Orta ve lise eğitimini başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı”na girdi. Bu okuldan superior seviyesinde ve “üstünlük” derecesi ile klarinet dalında, “Premier Prix” seviyesinde de remileme, oda küğü ve uyumbilgisi dallarında diplomalarını alarak mezun oldu. Orkestra yönetkenliği derslerini ise “Belçika Kraliyet Büyük Armoni Orkestrası” onursal yönetkeni Yvon Ducène’den aldı. 1973’de ulusal bir yarışma olan “Pro Civitae”yi kazandı. 1977”de “Belçika Kraliyet Büyük Armoni Orkestrası”na kabul edildi ve 1981’de bu prestijli orkestranın basklarinet grubu yalkıcılığına getirildi. Ertiksel yaşamına aynı zamanda “Küğ Akademileri”nde klarinet ve saksofon dersleri vererek devam ederken 1988’den 1993’e kadar da Belçika’nın Liège ve Brabant Wallon eyaletlerinin küğsel konfederasyonları tarafından oluşturulan üflemeli çalgılar orkestrasını yönetti. 1993’de ise “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı”na küğ eğitmeni ve aktarım dersi öğretmeni olarak tayin edildi. Christian Debauve “Shil” ismini taşıyan Klezmer küğ grubu ile “Chantevent”, “Pentaphone” ve “Eusebius” oda küğü topluluklarının da üyesidir. 1993–98 arasında “Louvain La Neuve Üniversitesi Orkestrası”nın yönetkenliğini yapmış olup o tarihten sonra da “Université Catholique de Louvain Öğrenci Orkestrası”nın yönetkenidir. 1999’da kendi oda orkestrasını “Brüksel Salon Orkestrası” adı altında kurmuştur. Birçok yaratının orkestrasyonlarını ve armoni orkestralarına uyarlamalarını yapmış olan Christian Debauve’un bu konudaki eserleri Fransa’daki tanınmış yayınevleri tarafından basılmıştır. Sanatçının çok sayıda CD’si de bulunmaktadır.

\ Debray, Lucien:

10 Ekim 1935 tarihinde Fransa'nın Nantes kentinde doğdu, 1987 yılında Lyon’da vefat etti. Tanınmış fransız obuva yalkıcısı, oda küğcüsü ve eğitimcisi. “Nantes Konservatuvarı” ve “Paris Konservatuvarı”nda aldığı obuva eğitimini takiben, 1957 yılında “Birincilik Ödülü”nü aldı. “Paris Opera”sında ve Jean-Pierre Rampal yönetimindeki “Paris Üflemeli Çalgılar Beşili”nde uzun yıllar yalkın obuvacılık ve “Ecole Normale de Musique Alfred Cortot Yüksek Okulu”nda öğretmenlik yaptı. Yetiştirdiği obuva sanatçıları arasında Ayser Vançin de bulunmaktadır. Lucien Debray daha sonra “Lyon Ulusal Konservatuvarı”nda birkaç yıl obuva öğretim üyesi oldu. 1985 yılında geçirdiği hastalık nedeniyle “Lyon Ulusal Konservatuvarı” profesörlük görevinden ayrıldı. 1987 yılında vefat etti. Ansiklopediye bu maddeyi yollayan sayın Ayser Vançin’in Notu: Bu özgeçmiş kendisini tanımış olan iki değerli obuvacı Guy Remaud ve André Lardrot’nun paha biçilmez yardımlarıyla günışığına çıkarılmıştır.

Debut (Dèbut):

(Fr.) Başlangıç.

Déchiffrage:

(Fr.) Bkz. Déchiffrer. Deşifre. Şifre çözme. Anlama. Küğde ilk okuma, notadan ilk bakışta çalmak.

Déchiffrer:

(Fr.) Bkz.: Déchiffrage. Deşifre. Şifreyi çözmek. Açmak, sökmek, okumak. İlk bakışta okumak.

Decioso:

(İt.) Bkz. Deciso.

Deciso:

(İt.) Kararlı, azimli. Kararlaştırılmış, saptanmış. Aklına koymuş. Azimkar, kesinlikli. Niyetli. Kesinlikle. Bkz. Decioso.

Declamatorium:

Melodram. Bkz. Melodram.

Decresc.:

(İt.) Decrescendo'nun kısaltılmışı. Bkz. Decrescendo. Kademeli olarak daha yumuşak çalmak gerektiğini gösteren küğ terimi. Sesi azaltarak çalmaya devam etmek, sesi hafifletmek.

Decrescendo:

(İt.) Seslerin giderek hafiflemesi, sesi azaltarak. Gittikçe azalarak. Sesi/sesleri gittikçe indirerek. Gittikçe sönükleşerek. Sesi kısarak. Kısaltılmışı: decresc. Gürlüğün azalmasını istediğimiz notaların altına simge olarak aşağıdaki şekli çizeriz:

Decrescendo

Deering, Richard:

Bkz.: Dering, Richard.

Deficiendo:

Şiddetin azaltılması, yavaşlatılması.

Degré:

Derece, dizilerin her bir notası.

Değişik Süreleri Anlatmak İçin Kullanılan Nota İşaretleri:

Küğ parçalarında seslerin kimi uzun, kimi de kısadır. Bu seslerin, birbirlerine oranla ne derece uzun veya kısa olacaklarını anlatmak için farklı farklı nota simgeleri kullanılmaktadır. Bunlardan sık kullanılmakta olan bazılarını birbirlerine olan süre oranları ile aşağıda görebilirsiniz:

Birlik Nota

İkilik Nota

Dörtlük Nota

Sekizlik Nota

 Onaltılık Nota

Nota şekilleri kendi başlarına belli bir süreyi göstermezler, yalnızca bu notalar ile yazılmış seslerin birbirlerine göre ne kadar uzun veya kısa olmaları gerektiğini belli ederler. Notaların zaman içerisinde ne kadar süre uzayacaklarını anlamak önceden bir süre birimi saptamakla mümkün olur. Dizek üzerine yazılmamış notaların ses yükseklikleri belli olmadığı için bu tür dizek dışı yazılmış notalara isim verilemez. Nota şekillerinin hem süreyi hem de sesin yüksekliğini belli etmeleri ancak açkı konulmuş bir dizek üzerine yazılmalarına bağlıdır.

Değişmeyen bir hızı anlatan terimler:


Bu terimler çok çeşitlidir ve sayıları fazladır. Aşağıdaki listede bunlardan en çok karşılaşılanları listelenmiştir:


 

Grave: Çok ağır.

Largo: Pek ağır.

Lento: Ağır.

Adagio: Ağır.

Andantino: Ağırca.

Andante: Ağıra yakın.

Moderato: Orta bir hızda.

Allegretto: Çabukça.

Allegro: Çabuk.

Presto: Pek çabuk.

Prestissimo: Son derece çabuk.


 

Yukarıda yer alan İtalyanca kelimelerin birebir karşılıkları ile bize anlattıkları şeyler arasında fark bulunduğunu belirtmek doğru olur. Örneğin, Allegro’nun sözlük karşılığı “Şen, neşeli” olduğu halde küğ sanatında yalnızca “çabuk” bir hız derecesini belirtmektedir.


 

Hız terimleri, sadece hızı anlatmaya yarayan terimler değildir. Hız terimleri, bu kadarla kalmaz, daha da çok anlamlar içerir. Çünkü hız derecesi ile birlikte eserin özelliğini de belirten terimlerin birlikte yer alması, daha kullanışlı sonuçlar verir. Bu yüzden, farklı yaratılarda kullanılan aynı hız teriminin yanına metronom işaretleri de konulur ve konulan metronom hız göstergeleri çoğu kez değişik olur. Ayrıca, hız terimlerinden bazılarının, zamanla, asıl anlamlarından uzaklaştıkları da bir gerçektir. Aşağıda bu konuda aydınlatıcı iki örnek sunulmaktadır:


 

Grave: Ağırbaşlı bir seslendirmeyi ifade etmektedir.


Beethoven Patetik Sonat


Bartok Mikrokosmos II - 60

 

Yukarıda yer alan örneklerden birincisinde “Grave” terimi hem bir hız terimi niteliği taşımakta hem de eserin özelliğini belirtmekteye yardım etmektedir. Buna karşılık, ikinci örnekte hızdan daha çok, eserin özelliği ön plana çıkmıştır. Bir hız teriminin ne kadar değişik biçimlerde kullanıldığı aşağıdaki örneklerden de anlaşılabilir:


 

Ağır Hız Terimleri


 

Maestoso: Haşmetli, debdebeli, fakat ağırbaşlı bir edim tarzını gösterir. “Grave” daha çok “içe dönük” yazım tarzına uygun gelmekteyse de “Maestoso”, kudret etkisi verecek nitelikteki yaratılara yakışmaktadır.

Largo: Geniş hacimli, uzun soluklu, ağır yazılara uygun gelen bir terimdir. Böyle bir yazıda ezgi, genel olarak uzun ve biraz “hülyalı” çizgiler oluşturur.

Sostenuto: Vakur, taşkınlıktan uzak anlamınadır.

Lento: Genel olarak yaratının ağır seslendirilmesi gerektiğini anlatır.

Adagio: Ağır, yavaş anlamında kullanılır.

Larghetto: Geniş soluklu yazılar için kullanılır.

Andantino: Ağır olmakla birlikte niteliksel olarak içeriğinde biraz hareket bulunan yavaş eserler için kullanılır.

Andante: Durgun olmayan ağırlıktaki parçalar için kullanılır. Daha çok yürük bir yavaşlığı kapsamaktadır.


 

Orta Hız Terimleri


 

Moderato: Ağır değil, çabuk da olmayan orta hızdaki parçalar için kullanılır.

Allegretto: Çabukça, fakat farklı içeriklerdeki eserler için kullanılan bu terim “şen bir tarzda, neşelice” anlamına gelmektedir. Ancak yine de anlam olarak her zaman uygun düşmemektedir. Örneğin, Ludwig van Beethoven’ın “7. Sinfonisi”nin ikinci bölümü Allegretto belirtecini taşımaktaysa da hiç neşeli bir parça değildir.


 

Çabuk Hız Terimleri


 

Allegro: “Neşeli” anlamına gelmekteyse de artık bu terim anlam kaymasına uğramıştır. “Süratli” karşılığında kullanılmaktadır.

Animato: Canlı, hararetli bir seslendirme isteyen eserlere uygun bir terimdir.

Vivace: Canlı ve hızlı parçaların üzerine konulan bu terim miskinlikten uzak bir seslendirmeyi betimlemektedir.

Vivo: Canlı ve coşkun bir yorumu gerektirir.

Presto: Çok çabuk çalınması veya söylenmesi gereken parçalarda kullanılır.

Prestissimo: Son derece çabuk parçalarda kullanılmaktadır.



Bkz. Maestoso, Largo, Sostenuto, Lento, Adagio, Larghetto, Andantino, Andante, Moderato, Allegretto, Allegro, Animato, Vivace, Vivo, Presto, Prestissimo.

Deja-Vu:

1999'un Ekim ayında Cenk Sönmez (gitar), Kerem İleri (vokal), Ahmet Türk (davul) ve Mansur Asrar (bas) tarafından kuruldu. Ancak Cenk Sönmez haricindeki herkes gruptan ayrıldı. İkinci ekip şekillenip ortaya çıktığında ise bu kez grubun bel kemiği Sönmez mola aldı. 2003 yılına gelindiğinde "Deja-Vu" artık üçüncü ve son ekibini kurdu. İlk dinletisini bir türkü barın kilim desenli sahnesinde veren grubun bundan sonra dinletilerinin ardı arkası kesilmedi. Bu arada 2003 yılı Aralık ayında yaptıkları bir kaydı "Roxy Müzik Yarışması"na yolladılar. 184 grup arasından başarıyla sıyrılıp ilk onaltıya girdiler. "Roxy Müzik Yarışması"nda grup geceyi birincilikle kapadı. Bu birincilik sonrası "Deja-Vu" ilk albümünün hazırlıkları için Oğuz Kaplangı prodüktörlüğünde stüdyoya girdi. Rock küğü alanında yaratıcı bir ekip olan "Deja-Vu"nun "Kendin Coş" isimli albümü Türk rock dünyasında büyük ses getirmiştir. Grubun son şekli şöyledir: Cenk Sönmez (vokal, gitar), Tolga Nemutlu (bas gitar), Barış Orhan (elektrik gitar), Barış Bilgen (davul) ve Kıvanç Şenol (bağlama)...

Dejavu:

Normalde aynı anda gerçekleşen duyarlılık ve algılamanın birbiriyle eş zamanlı olarak yaşanmaması sonucunda kişinin “ben bu anı daha önce yaşamıştım” hissine kapılması...

Delente:

(İt.) Ağrılı, sancılı. Ağrı çekermişçesine. Bkz.: Dolendo. Dolente.

Delicamente:

Zarif ve kibar bir şekilde. İnce. Bkz. Delicatamente. Esilmente.

Delicato:

Nazik şekilde.

Delirando:

Çılgınca, çok ateşli tarzda.

Dem:

Soluk, nefes. Zaman, çağ; vakit, an.

Dem Çekmek:

Uzun, etkileyici ve güzel ezgiler söylemek, ezgisel gidişi dokunaklıca ırlamak, ezgi çıkarmak. Örn.: "Ortalık daha aydınlanır aydınlanmaz, güvercinler dem çekmeye başlamıştı."

Dem Tutmak:

Bir çalgıya bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek.

Dem Vurmak:

(Bir Şeyden Dem Vurmak) Bir şeyden söz etmek, bazı konulardan bahsetmek. Örn.: Yine eşinin kabalığından dem vurması, beni çileden çıkardı.

Demi-ton:

Yarı tonlu ses.

\ Demir, Ahenk:

“Adana Devlet Tiyatrosu” oyuncusu olan Ahenk Demir 6 Nisan 1969 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü”nden 1993 yılında mezun olan Demir İngilizce bilmektedir. Sanatçı 1989-1991 yılları arasında Oğuz Aral’ın “Bakırköy Belediye Tiyatrosu”nda yönettiği “Bedava mı Sandın?” oyunu ile ertiksel anlamda sanat yaşamına adım atmış, bu oyunu 1991-1993 yılları arasında Kenan Işık’ın “İstanbul Devlet Tiyatrosu”nda yönettiği “Afife Jale” izlemiş, arkasından sırayla yine aynı dönemde ve yine aynı kurumda Raik Alnıaçık’ın yönettiği “Ferhat’ın Acıları”, 1994 yılında “Gönül Ülkü – Gazanfer Özcan Tiyatrosu”nda Zihni Küçümen’in yönettiği “Canım Cennette”, 1995-2006 yılları arasında “Nejat Uygur Tiyatrosu”nda Nejat Uygur’un yönettiği “Üçün Biri”, “Alo, Orası Tımarhane mi?”, “Zamsalak”, “Kaynanatör”, “Sizin ki Can da Bizim ki Patlıcan mı?” ve “Asrın Delisi” takip etmiştir. Sanatçı 2000-2009 yılları arasında “Adana Devlet Tiyatrosu” kadrosunda çok sayıda oyunda yer almıştır. Bunlar arasında “Mağaradakiler”(Prenses Preska, Yönetmen: İsmet Hürmüzlü / 1999-2000), “Temelin” (Allison, Yönetmen: Mustafa Kurt / 2000-2001), “Kaçık” (Mrs. Kirk, Yönetmen: Mustafa Kurt / 2000-2001), “Cadı Kazanı” (Tituba, Yönetmen: Bozkurt Kuruç / 2001-2002), “Oyunun Oyunu” (Dotty, Yönetmen: Zafer Kayaokay / 2001-2002), “Abdülcanbaz” (Safinaz Hanım, Yönetmen: Metin Belgin / 2002-2003), “Sahipsiz Kayık” (Yönetmen: Faik Ertener / 2003-2004), “Köprüden Görünüş” (Beatrice, Yönetmen: Bozkurt Kuruç / 2003-2004), “Fırtına” (Ceres, Yönetmen: Javor Gardev / 2004-2005), “Ellerimin Arasındaki Hayat” (Helen, Yönetmen: Semih Sergen / 2005-2006), “Babaannem Yüz Yaşında” (Anyula, Yönetmen: Tayfun Eraslan / 2006-2007), “Tartuffe” (Elmire, Yönetmen: Giorgi Antadze / 2007-2008), “Ziyaretçi” (Kadın, Yönetmen: Mutlu Güney / 2008-2009) bulunmaktadır. Ahenk Demir’in görev aldığı diziler şunlardır: “Kuruntu Ailesi” (Uğur Erkır, Ülkü Erakalın, Bülent Özdural), “Gurur” (Osman Seden), “Borsa” (Kartal Tibet), “Zehra Ana” (Osman Seden), “Denizciler Geliyor” (Yavuz Işıklar), “Saygılar Bizden” (Zeki Ökten), “Güneşin Battığı Yer” (Fatih Arslan), Nejat UygurNeci” (Ahmet Gülhan), “Param Yok Memed” (Bülent Özdural), “Kalbimi Kıra Kıra” (Ömer Uğur), “İntizar” (Osman Seden), “Deli Divane” (Faruk Turgut). Sanatçı ayrıca Görkem Turgut’un yönettiği Yağmurdan Sonra” isimli sinema filminde de rol almış ve 1993 yılında Ahmet Uğurlu’nun “Kanal 6”da yönettiği Foks Fun Foxy Show”da sunuculuk yapmıştır. Demir’in rol aldığı reklam filmleri de bulunmaktadır: Demir Sigorta”, “Seramik”, “Seray Yatak”... Ayrıca çeşitli yerli ve yabancı diziler ile sinema filmlerinin seslendirmelerinde de bulunan Ahenk Demir halen “Adana Devlet Tiyatrosu” sanatçısı ve müdürüdür.

 

\ Demiral, Savaş:

1967 yılında Ankara’da doğdu. İlkokulda mandolin dersleriyle küğe ilk adımını attı. Ortaokul ve lise yıllarında okul koroları ve amatör derneklerde bağlama, tar ve kemança çalmayı öğrendi. 1986 yılında “Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu” sınavını kazanarak saz sanatçısı olarak göreve başladı. 1992 yılında “İpekyolu Türk Müziği Topluluğu”na girdi ve bu toplulukta Türk dünyası sazlarıyla tanıştı. 1997–1998 yıllarında “Kültür Bakanlığı Halk Kültürleri Araştırma Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAGEM) Repertuvar İnceleme Denetleme Kurulu” üyeliği yaptı. 1999 yılında “Kültür Bakanlığı Devlet Türk Dünyası Müziği Topluluğu”nun sanat yönetmeni yardımcılığına getirildi. Halen bu görevinin yanısıra “Kara Harp Okulu Türk Halk Müziği Korosu”nun çalıştırıcılığı ve yönetkenliğini yürütmektedir.

\ Demircioğlu, Senem:

Ankara’da doğdu. 1998 yılında başladığı “Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü”nde Hülya Ardıç’ın öğrencisi olan sanatçı 2006 yılında “Piyano Ana Sanat Dalı”ndan mezun oldu ve opera bölümünde Payam Koryak ile şan çalışmalarına başladı. 2009 yılında Bulgaristan’da düzenlenen “Uluslararası Genç Virtüözler Yarışması”nda birincilik ödülünü kazandı. “Opera Ana Sanat Dalı”ndan 2012’de mezun olup eğitimine “Graz Küğ ve Sahne Sanatları Üniversitesi”nde Ulf Baestlein’ın yüksek lisans öğrencisi olarak devam etti. Bu süreçte Kai Wessel, A. Felle, Angelika Kirchschlager gibi isimlerin ustalık sınıflarına katıldı. Avusturya’da Maurice Ravel’in “L’enfant et les Sortileges” operasından “Maman, La Tasse Chinoise” ve “La Libellule” rollerini, Otto Nicolai’in “Windsor’un Şen Kadınları” operasından “Bayan Reich” rolünü, Gaetano Donizetti’nin “Teatral Kolaylıklar ve Zorluklar” operasından “Dorotea” rolünü seslendirdi. Fazıl Say’ın “Ses” adlı oda operasının mezzosopran yalkıcılığını yapan Demircioğlu yine Say’ın eseri olan “Gezi Park III”ün de Türkiye’de ilk seslendirilişlinde yer aldı. “Viyana Halk Tiyatrosu”nda gerçekleştirilen “Gezi Dinletisi”nde Fazıl Say ile “İlk Şarkılar”ı seslendirdi. 2014 yılında Almanya’nın Leipzig kentinde yapılan “Eski Küğ Festivali”nde Johann Adolph Hasse’nin “La Semiramide Riconosciuta” operasında “Scitalce” rolünü üstlendi. 2014-2015 mevsiminde Elisabeth Naske’nin “Der Satanarchäolügenialkohöllische Wunschpunsch” operasından “Tyrannja Vamperl” başrolü ile “Graz Operası”nda başlangıç yaptı, bu rolle Avusturya ulusal basınında önemli eleştiriler aldı. 2015-2016 mevsiminde Engelbert Humperdinck’in küğü üzerine şekillendirilen ve “Viyana Taschen Oper - Graz Oper” prodüksiyonu “Schneewittchen” isimli eserde “Kötü Kraliçe” rolünü canlandıran sanatçı opera hayatına Avusturya’da devam etmektedir. Sanatçının 2017 yılının ilk çeyreğinde Fazıl Say önderliğinde İklim Tamkan’la birlikte çalıştığı “İlk Atlas” adlı albümü satışa sunulmuştur.

\ Demirçeken, Hakan:

1970 yılında İzmir'de doğdu. Obuva eğitimine 1984 yılında Macit Kızılay ile "Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı"nda başladı. 1989 yılında "Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi" sınavını tam burslu olarak kazandı ve İrfani Özdemir'in öğrencisi olarak eğitimini sürdürdü. Alain Boeglin, Erden Bilgen ve Mahir Çakar ile oda küğü çalıştı. Çeşitli TV ve radyo kayıtları yaptı. 1991 yılında "Bilkent Üniversitesi"nden bölüm birincisi olarak mezun oldu. 1992 yılında "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası"nın açtığı sınavı kazanarak buradaki görevine başladı. "İstanbul", "Antalya", "Bursa", "İzmir" ve "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası" ile "Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Orkestrası"nda yalkıcı olarak görev aldı. 1995 yılında kurulan "Adanus Ensemble" ile yurt içi ve yurt dışında birçok dinletide görev aldı. "Berlin Filarmoni Orkestrası" yalkıcı obuvacısı Albrecht Mayer ve "Bavyera Radyo Sinfoni Orkestrası" yalkıcı obuvacısı Stefan Schilli'ye kendini dinletme fırsatı buldu. "Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası" obuva sanatçısı ve "Adanus Ensemble" üyeliği yapan sanatçı, şu anda "İzmir Devlet Senfoni Orkestrası"na geçmiştir.

\ Demiriş, Leyla:

Soprano. Bağdar Okan Demiriş’in eşi ve ses sanatçısı olan Leyla Demiriş’in sesi “dolgun ve sıcak” olarak tanımlanmaktadır. Özellikle eşinin “Karyağdı Hatun” isimli operasında ortaya koyduğu başarılı yorumu ile dikkatleri çekmiştir.

\ Demiriz, Birsen:

Birsen Demiriz Brüksel’deki Bürosundan klasıl küğ, opera, küğlü oyunlar, orkestra dinletileri, bale gibi alanlarda bütün dünya ile bağlantılı olarak çalışan ve sanatçının gelişimini amaçlayan bir sanat koordinatörüdür. Kendisi çeşitli ülkelerden orkestraları, oda küğü topluluklarını, orkestra yönetkenlerini, yalkıcıları temsil etmekte, ayrıca uluslararası festivallerle de işbirliği yapmaktadır. Birsen Demiriz aynı zamanda üniversiteler ve konservatuvarlarla da değişim projeleri veya ortak çalışmalar gerçekleştirerek pedagojik alanda da bir işbirliği sürdürmektedir. Gerek Türkiye’deki gerek Belçika’daki küğ çevreleri, kurumlar, okullar, festivaller ve benzeri idarelerle yakın ilişki içerisindedir. Üniversite diplomasını “Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler” alanında almıştır. Kendisi dışişleri meslek memuru olarak diplomaside  uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Eşi Ümit H. Demiriz’in “İzmir Radyosu”nun kurucularından olması ile başlayan, “Ankara Radyosu Müdürlüğü” ile devam eden ve “Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü” ve ayrıca “T. C. Dış Temsilcilikleri”ndeki diplomatik görevlerle tamamlanan mesleğinden kaynaklanan sanat hayatına yakınlığı Demiriz’de klasıl küğ alanındaki ilgisini artırmış ve o dünyaya yatkınlığının temeli olmuştur. Sanat koordinatörü olarak 1987 yılından beri kesintisiz faaliyet göstermekte olup işbirliği yaptığı ülkeler arasında ana vatanı Türkiye’ye ve bulunduğu ülke Belçika’ya ek olarak İtalya, İrlanda, İsrail, Fransa, Lüksemburg, İsviçre, İspanya, Romanya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Birleşik Arap Emirlikleri sayılabilir. Birsen Demiriz iki kez “Belçika Kraliyet Armoni Orkestrası” için Türkiye’de dinleti dolaşısı düzenlemiş, bu orkestranın aynı zamanda saksofon sanatçısı olan yönetkeni için ayrıca dinletiler ve “Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Orkestrası” geleceğin askeri bando yönetkenleri için düzenlenen çalışmalıkların Belçikalı bu yönetken tarafından verilmesini organize etmiş, “Ankara Devlet Konservatuvarı Oda Orkestrası” ile “Sinfoni Orkestrası” için Belçika’da dinleti dolaşıları gerçekleştirmiş, “Brüksel Kraliyet Konservatuvarı Oda Küğü Grubu” için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dinletiler düzenlemiş, “Montréal Barok Orkestrası”nın Türkiye tdolaşısını tertiplemiş, “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” için Brüksel’de bir dinleti ve “Bilkent Senfoni Orkestrası” için de Brüksel’de genç yönetkenler için açılan bir seminerin orkestrası olmasını sağlamış, orkestra yönetkenleri, yalkıcılar, opera sanatçıları, oda küğü grupları için dünyanın değişik ülkelerinde dinletiler elde etmiştir. Birsen Demiriz Belçika’ya küğ eğitimi için gelen Türk öğrencilerine gerek eğitimleri, gerek mesleğe atıldıktan sonraki devredeki gelişimleri için daima destek vermiştir. “Üç Denizin Sesi” adı ile anılan “Tekfen Filarmoni Orkestrası”nın tanıtımı görevini de sürdürmekte olup bu orkestra için iki yıl üstüste Belçika’da dinleti sağlamıştır. En son gerçekleştirdiği proje “Türk–Amerikan Kültür İşbirliği” çerçevesinde “Hacettepe” ve “Minnesota Duluth Üniversiteleri Orkestraları ve Koroları” ile “Devlet Çoksesli Korosu”nun katılımı ile Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Mayıs 2007’de organize ettiği dinletilerdir. Kendisinin adına üç değerli Belçikalı sanatçı tarafından Birsen Demiriz’in etkin çalışmalarını değerlendirme amacı ile ve kendisine bir saygı ifadesi olarak kurulmuş “Trio Birsen” adını taşıyan bir de üçül bulunmakta olup bu üçül Belçika’da ve yabancı ülkelerde düzenli dinletiler vermektedir. Birsen Demiriz ayrıca Türkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde aktif yeminli tercümandır.

Demirkan, Gökçe Kaan:

1985’te Van’da doğdu. Antalya’da büyüdü. 2003 yılında İstanbul’a geldi. “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü”nü tamamladı. Küğle uğraşırken küğün tarihini ve hafızasını araştırmaya karar verdi. Ortaya ilk filmi çıktı. 2005’te başladığı çalışma 15 ay sürdü. 2006 yılında “Müzikte Bir Deney, Anadolu Rock” belgeseliyle Türkiye’de birçok festivalde gösterime katıldı. Çeşitli dergilerde yazılar yazdı. “İstanbul Bilim Üniversitesi” ve “Maltepe Üniversitesi”nde ders verdi. 2014 yılında, 1990’lı yıllarda “Arabesk” küğü konu edinen, yüksek lisans tezini “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü”nde tamamladı. Demirkıran’ın küğ, toplumsal tarih, sinema ve sosyoloji tarihi alanında yayımlanmış 12 makalesi bulunmaktadır. Demirkıran, belgesel çekmeye ve toplumsal tarih alanında araştırma yapmaya devam etmektedir.

\ Demirkol, Arzu:

15 Ocak 1979 tarihinde Sinop’ta doğan Arzu Demirkol “Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi”ni bitirdikten sonra “Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü Keman Ana Bilim Dalı”ndan mezun oldu. Lise yıllarında çeşitli dinletilerde de yer alan Demirkol bu çerçevede Polonya, Romanya, Kazakistan, İtalya ve Fransa’da festivallere katıldı. Üniversite yıllarında da yurtiçi ve dışında çok sayıda dinleti veren sanatçı 2000–2001 yıllarında “Ankara Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu” bünyesindeki “Gençlik Korosu”nda kemençe sanatçısı olarak görev yapmıştır. 2001 yılı Ekim ayından başlayarak “Ankara Devlet Türk Dünyası  Müziği Topluluğu”nda kemençe sanatçısı olarak çalışmaya başlayan Arzu Demirkol bu topluluğun tüm dinletilerine katılmıştır. Halen aynı toplulukta çalışmaya devam etmektedir.

\ Demiryay, Mevlüt:

1 Ocak 1965 Niğde’de doğan Mevlüt Demiryay “Fosforlu Cevriye”, “Seni Seviyorum Rosa”, “Dönersen Islık Çal”, “Şahmaran”, “Mavi Sürgün”, “Baba”, “Çatı”, “Sinekli Bakkal” filmlerinde rol aldı. “Olacak O Kadar” dizisindeki oyunculuğuyla tüm Türkiye tarafından tanındı. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları”nda sanatçı olarak çalışmaktaydı. Mevlüt Demiryay 26 Haziran 2019 Çarşamba günü kılınan öğle namazının ardından “Niğde Ulukışla Mezarlığı”nda sonsuzluğa uğurlanmıştır.

Dengbej:

Kürtler arasında sözlü ve yazılı edebiyatı, öyküleri olan şarkıları ve türküleri ırlayarak okuyan ya da anlatan kişilere verilen isim. Türkü söyleyen ses sanatçısı, masallar anlatan halk ozanı. Dengbejler sese biçim, hayat ve renk verirler. Dengbejlerin seslerini kullanarak ürettikleri yaratılara da “kelam” adı verilir. Dengbejlerin bir bölümü köy ya da şehirlere giderek yaşamlarını söyledikleri türküler ile kazanırlar(dı). Dengbejlerin türkülerini söylerken kullandıkları vurmalı çalgılara “erbane” denilir. Ancak bazı dengbejler herhangi bir çalgı kullanmadan da mesleklerini uygularlar. Halen dengbejler varsa da son yıllarda sayıları oldukça azalmıştır. Kürt halk ozanlarına Kürt toplumu tarafından verilen “Dengbej” ismi Anadolu topraklarında var olan halk ozanlarının bir bakıma “Mezopotamya”daki karşılığı şeklinde düşünülebilir. Halk kültürünün temel direği olan sözel edebiyat unsurlarının taşıyıcıları oldukları için büyük öneme sahiptirler. “Deng” ses ve “bej” söylemek kelimelerinin bir araya getirilmesi ile “Dengbej” olarak yayılmıştır. “Ses ile söyleyen, seda ile anlatı yapan kişi” olarak çevrilebilir. Salt insan sesi ile anlatı yapanların yanısıra “erbane” isimli vurmalı çalgı ile söyleyenlerin tümü “Dengbej” olarak tanımlanır. Neredeyse tümü sözel bir kültürel birikim olan Kürt kültürünün sonraki kuşaklara aktarılmasını sağlayan “Dengbej”lerin bu kültürel varlıkları üretenler ve saklayanlar olması ortadan kalkışlarının vahim kültürel kayıplara yol açacağını göstermektedir. Bu yitim kültürel varlıkların bir an önce kayıt altına alınması gereğini de ortaya koymaktadır. Neyse ki bu ürünlerin bir kısmı kayıt altına alınabilmiştir. Endüstrileşen küğ pazarı ezgisel bir yapısı ve gelir getirici özelliği olmadığı için bu alana ilgi göstermemektedir. Mesleğini icra eden “Dengbej”lerin yaşamı çok zor ve sefalet içinde geçmiştir ve geçmektedir. Birer sözlü edebiyat kahramanı olan “Dengbej”lerin söyledikleri ağıtlar ve destanların bazıları çok uzun sürelidir, neredeyse 2-3 ya da birkaç gün sürebilir. Bu sanatın ustaları toplumu etkileyen olumlu ya da olumsuz olayları kendilerine has bir şekilde tekrar toplumla paylaşırlar ve bu olayları genellikle uzun kıtalar halinde aktarırlar. Bkz.: Erbane, stran, kelam.

\ Deniz, Cüneyt:

1974 yılında İstanbul’da doğan sanatçı “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Ferhat Güneri’nin korno sınıfından 1995 yılında mezun olmuştur. Mezuniyet dinletisinde Richard Strauss’un “Büyük Mibemol’den 1. Korno Konçertosu”nu seslendirmiş, okul yıllarında, ülkemizin birçok kentinde oda küğü dinletileri vermiştir. Halen “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Kerim Gürerk ile yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. 1994 yılında “İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası”nda sözleşmeli konuk sanatçı olarak görev almış, 1998 yılında aynı orkestranın sanatçı kadrosuna dahil olup 2000 yılında korno grup şef yardımcılığına atanmış ve bugüne kadar yalkın kornocu olarak görevine devam edip, bu süre zarfında gerek opera orkestrası ile gerekse bireysel takviye olarak yurt dışı dinletilerine katılmıştır. Ayrıca İzmir’de senfoni orkestrası sanatçıları ile birlikte kurmuş oldukları “Ephesus Brass” adlı nefesli çalgılar, ritm sazlar ve vokallerden oluşan grup ile Türkiye’nin birçok yöresinde de dinletiler vermiş ve halen bu topluluk ile çalışmalarını sürdürmektedir. Sanatçı bir “Anatolia Horn Quartet” üyesidir.

\ Denyo:

Delibozuk, dengesiz gibi anlamlarının yanısıra “ortaoyunu”nda mahallenin aptalı diye kullanılır. Bir diğer anlamı ise emanettir.

\ Der Wilde Alexander:

“Vahşi Alexander” aynı zamanda “Meister Alexander - Usta Alexander” olarak da tanınmış bir isimdir. 1200’lerin ortalarından 1288 yılına dek aktif olan bir ortaçağ Minnesänger’iydi. Verimleri şiirlerin ırlanarak söylenmesi tarzına dayanmaktaydı. (Sangspruchdichtung) Sanatçının muhtemelen Württemberg’li veya daha büyük olasılıkla İsviçreli olduğu düşünülmektedir. Kendisinden hem “Codex Manesse”de hem de “Jenaer Liederhandschrift”te bahsedilmektedir. “Codex Manesse”de kırmızı renkli urbasıyla vahşi bir at binicisi olarak resmedilmiştir. O’nun yaratılarından ilk kez 1247 yılında söz edildiğini görürüz, ancak 13. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak daha çok adı konuşulmuştur. Kendisinin sarayda kabul görmüş gezgin bir ozan olduğu bilinmektedir. Yaratılarından günümüze yalnızca beş tanesi ulaşabilmiştir ve bunlardan birisi fragmanlar halindedir. Göreceli olarak yüksek bir eğitim düzeyine sahip olduğunu gösteren bir imajı vardır. Şiirsel sanata yüksek bir değer vermektedir. Şiirlerinin çoğunda, Acre’nin düşmesinin yarattığı üzüntü saplantı halinde yansıtılmaktadır. Şiirleri basit ama etkileyici bir tarzda yazılmıştır ve her zaman bir dereceye kadar ruhani yorum içermektedir. Alexander “Mín trûclîchez klagen” başlıklı bir “minneleich” de bağdamıştır ki bu yazım Truva’nın yıkımından bahsetmenin yanı sıra “Cupid”in (Aşk Tanrısı) varlığını da çağrıştırmaktadır. Günümüze kalabilen eserleri: “Ein Wunder in der Werlde Vert - Dünyada Bir Mucize Olacak” (Noel Şarkısı), “Hie Vor Dô Wir Kinder Wâren - Biz Çocukken”, “Mín Trûclîchez Klagen - Şikayetlerim”, “Owê Daz Nach Liebe Gât - Aşk ve Acı”, “Zion Şarkısı - Zion, Yasını Tutuyorum”. Bkz.: Meister. Minnesänger. Sangspruchdichtung. Codex Manesse. Jenaer Liederhandschrift. Fragman. Acre. Minneleich.

Derece:

Herhangi bir ses başlangıç olarak alındıktan sonra oluşturulan bir dizide bu başlangıç sesi “dizinin birinci derecesi” sayılır. Dizinin öteki sesleri de sırasıyla “ikinci derece, üçüncü derece, vs. ...” olarak adlandırılır. Örneğin do dizisinin “birinci derecesi do, ikinci derecesi re, ..., altıncı derecesi la, yedinci derecesi si”dir. Dizinin ilk başlangıç sesi olan do’ya göre bir sekizli inceden gelen ince do dizinin sekizinci derecesi olur.

Derece

\ Dering, Richard:

Yaklaşık olarak 1580 yılı civarında doğduğu tahmin edilen ve 22 Mart 1630 tarihinde sonsuzluğa göç eden İngiliz bağdar. Soyadı farklı şekillerde yazılmıştır: Dering, Deering, Dearing, Deringo, Diringus, vb. Geç Tudor küğ sanatı döneminin bir üyesidir. 1612’ler civarında İtalya’da küğ eğitimi aldı ve daha sonra 1617 yılından 1625 yılına dek Brüksel’de orgçalar olarak çalıştı. 1625 yılında Richard Dering, I. Charles’ın sarayına küğ sanatçısı olarak geçmiştir. Dering basso continuo uygulamalarında hem eski İngiliz stilini ve hem de (1612 sonrası) daha alacalı (kromatik) olan yeni İtalyan stilini özümsemiştir. Çok sayıda eser yaratmıştır. Bunlar arasında fanteziler, madrigaller ve canzonettalar bulunmaktadır. Eserlerinin bir bölümünü İtalyanca metinler üzerinde oluşturan bağdar Latince motetler de yazmıştır. Yaratıları arasında en önemlileri “Şehir Çığlıkları” ve “Ülke Çığlıkları” isimlerini taşımaktadır. Halen koro için yazdığı eserlerinden bazıları, günümüzde Anglikan kilisesi küğsel dağarının bir parçası olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

Des:

(Alm.) Rebemol.

Des–Dur:

(Alm.) Büyük Rebemol (Rebemol Majör).

Des–moll:

(Alm.) Küçük rebemol (rebemol minör).

Desacordato:

Akordu bozuk, uyumsuz.

Desacordé:

Bkz.: Desacordato.

Descendant:

İnerek, inici.

\ Desplechin, Arnaud:

Fransız yönetmen, yazar, senarist, fotoğrafçı. 31 Ekim 1960 tarihinde Roubaix’de Robert ve Mado Desplechin’in oğlu olarak dünyaya geldi. Erkek kardeşi Fabrice, Arnaud’un yönettiği çeşitli filmlerde rol aldı; kızkardeşlerinden Marie roman yazarı oldu ve diğer kızkardeşi Raphaelle senaryo yazarlığı yaptı. Arnaud Desplechin, “Sorbonne Nouvelle Paris III Üniversitesi”nde film yönetmenliği okudu, ardından “IDHEC - Institut des Hautes Etudes Cinématographiques / Yüksek Sinematografik Araştırmalar Enstitüsü”nden 1984 yılında mezun oldu. Belçikalı roman yazarı Jean Ray’in eserlerinden esinlenerek üç kısa film yaptı. 1980’li yılların sonlarında Desplechin, çeşitli filmlerin fotoğraf direktörü olarak çalıştı. Sanatçı 1990 yılında Marianne Dénicourt, Emmanuelle Devos, Emmanuel Salinger ve Thibault de Montalembert gibi birden fazla Desplechin filminde rol alan birkaç oyuncunun oynadığı “La Vie des Morts - Ölülerin Hayatı”nı yönetti. 54 dakikalık bu film “Jean Vigo Kısa Film Ödülü”nü kazandı ve 1990 yılında “Cannes Film Festivali”nde gösterildi. Desplechin’in ilk uzun metrajlı filmi “The Sentinel - Nöbetçi”, 1992 yılında “Cannes”da izleyici ile buluştu. 1996 yılında çektiği “My Sex Life… or How I Got Into an Argument - Seks Hayatım… veya Bir Tartışmaya Nasıl Girdim” olağanüstü bir başarı sağladı. 2000 yılında Desplechin, Arthur Symons’ın bir kısa öyküsünden uyarlanan ilk İngilizce filmi “Esther Kahn”ı çekti ve başrolde Summer Phoenix oynadı. Film, François Truffaut’un çalışmalarına bir saygı duruşu olarak görüldü, çünkü Truffaut’un öncülük ettiği “Yeni Dalga” sinema tekniklerini kullandı. Üç yıl sonra Desplechin, Edward Bond’un “Playing In the Company of Men - Erkekler Şirketi’nde Oynamak” adlı oyunundan uyarlanmış iki film yaptı. Bir sonraki yıl, Mathieu Amalric ve Emmanuelle Devos’un rol aldığı iki eski sevgilinin hikayesini anlatan komedi ve trajediyi harmanlayan “Kings and Queen - Krallar ve Kraliçe”yi yönetti. Filmde Catherine Deneuve de psikiyatrist rolündeydi. “Kings and Queen” birçok ödüle aday gösterildi ve Amalric “En İyi Erkek Oyuncu” dalında “César Ödülü”nü kazandı. Ancak Desplechin’in eski kız arkadaşı aktris Marianne Denicourt, O’nu “Krallar ve Kraliçe”nin senaryosunda özel hayatının unsurlarını ifşa etmekle suçladı. Denicourt 2005 yılında, “Arnold Duplancher” isimli vicdansız bir yönetmenle olan ilişkisini anlatan “Mauvais Génie - Kötü Ruh”u yayınladı. 2007 yılında Desplechin, Roubaix’deki aile evi satılmazdan hemen önce babasını, erkek kardeşini ve yeğenlerini gösteren bir belgesel olan “L’Aimée - Sevgili”yi çekti. Aynı yıl Catherine Deneuve, Mathieu Amalric, Emmanuelle Devos ve Marcello Mastroianni’nin rol aldıkları bir aile dramı olan “A Christmas Tale - Bir Noel Masalı”nı filme aldı. Bu film 2008 yılında “Cannes”da yarışmaya katıldı. 2013 yılında yaptığı filmi “Jimmy Picard”, aynı yıl “Cannes Film Festivali”nde “Altın Palmiye”ye aday gösterildi ve ana yarışmada seçilen beşinci filmi oldu. 2014 yılında Alexander Ostrovsky’nin “The Forest - Orman” adlı oyununu uyarladı. Yönetmenliğini ve ortak yazarlığını yaptığı “My Golden Days -Altın Günlerim” (2015) adlı drama filminden dolayı Desplechin, “En İyi Yönetmen” dalında “César Ödülü” ile “Lumières Ödülü”nü ve “2015 Cannes Film Festivali”nde “SACD - Super Audio CD Ödülü”nü kazandı. 2016 yılında “Cannes Film Festivali”nin ana yarışma jürisinde yer aldı. 2019 yılı yapımı “Oh Mercy! Ah Merhamet!” “2019 Cannes Film Festivali”nde “Altın Palmiye”ye aday gösterildi ve ana yarışmada seçilen yedinci filmi oldu.

\ Dessoff, Felix Otto:

Alman yönetken ve bağdar. 14 Ocak 1835 tarihinde Leipzig’de Yahudi kökenli bir ailede dünyaya geldi. Babası bir kumaş tüccarı idi. Felix Otto’nun küğsel yeteneği Franz Liszt tarafından keşfedildi ve aileye Otto’nun küğ eğitimi almasını önerdi. Böylece Felix Otto 1851-1854 yılları arasında “Leipzig Konservatuvarı”nda öğrenci oldu. Bu okulda zamanının önde gelen öğretmenlerinden hem bağdama ve piyano ve hem de yönetkenlik dersleri aldı. Piyano öğretmeni Ignaz Moscheles oldu, bağdama eğitimini de Moritz Hauptmann ve Julius Rietz’den alma şansını elde etti. 16 Kasım 1853 tarihinde “Leipzig Gewandhaus Orkestrası” Dessoff’un bir sinfonisini seslendirdi, bu dinletiden bir gün sonra Johannes Brahms ile tanıştı ve bu ikili arasında kalıcı bir dostluk ve sanatsal ilişki başladı. Dessoff, bir yönetken olarak öncelikle sağlam temelde bir başlangıç yapmak istedi. İlk yönetkenlik görevi Chemnitz kentindeki “Actien Tiyatrosu” oldu. Bu görevini daha sonra sırasıyla Altenburg, Düsseldorf, Kassel, Aachen ve Magdeburg’da sürdürdü. 1860 yılında “Viyana Saray Operası”ndan bir teklif aldı. Yine aynı yıl “Viyana Filarmoni Orkestrası” Otto Dessoff’u yönetkenlik koltuğu için seçti ve sanatçı bu konumunu 1875 yılına dek devam ettirdi. Viyana kökenli küğ eleştirmeni, gazete yazarı ve biyografi uzmanı Max Kalbeck 1908 yılında “Viyana Filarmoni Orkestrası”nın ününü ve mükemmelliğini Dessoff’un enerjisine ve ortaya koyduğu hedeflerine borçlu olduğunu belirtmiştir. “Viyana Filarmoni Orkestrası”nın başkanı olan Dr. Clemens Hellsberg sanatçının görev süresi dahilinde orkestranın dağarını sürekli geliştirdiğini, önemli organizasyon ilişkileri kurduğunu, bir arşiv oluşturduğunu, çalışma kurallarını kesinliğe kavuşturduğunu ve orkestranın halen dinletilerini verdiği üçüncü evine taşınmasını desteklediğini belirtti. 1870-71 dinleti mevsiminin başlangıcından az önce anılan orkestra Viyana’daki yeni binasında bulunan “Goldener Saal” (Altın Salon)’a taşındı. Bu salon akustik karakteristiği ile orkestranın stilini ve ses kalitesini olağanüstü etkileyen ideal bir yerdi. 1861 yılı başlarında Dessoff “Gesellschaft der Musikfreunde”de (Küğseverler Topluluğu ki “Viyana Konservatuvarı”nın öncüsü olarak kabul edilir) bağdama teknikleri öğretimine başladı. Öğrencileri arasında Artur Nikisch ve Felix Mottl önde gelen isimlerdir. Sanatçı 1860 yıllarının başlarına dek bağda yapmaya devam ettiyse de bir yönetken olarak ertiksel konumu parlayınca bağda yapmaya son vermiştir. Sanatçının “Viyana Filarmoni”deki görevi süresince Johannes Brahms her pazar günü dinleti sonrası Dessoff’un evine akşam yemeğine davet edilmekteydi. Bayan Frederike Dessoff çok iyi bir ahçı idi. Styra Avins’in ifadesi ile 1875 yılında Dessoff yapılan iğrenç bir entrika sonucu Viyana’daki görevinden uzaklaştırıldı. Fakat, çok geçmeden sanatçı Karslruhe’de bulunan “Badische Staatskapelle”de yönetken olarak kendine Hermann Levi sonrasında yeni bir konum elde etti. 1876 yılının Ekim ayında (tahminen 11’inde) Brahms, Dessoff’a uzun süredir üzerinde çalıştığı 1 numaralı sinfonisinin ilk çalınışını Dessoff’tan gerçekleştirmesini istediğini ima eden bir mektup yazdı: “Bu sinfoniyi iyi bir dost ve iyi bir yönetkenin, iyi bir orkestraya çaldırmasını diliyorum.” Bu sinfoni, Brahms’ın provaları takip etmesi yoluyla 4 Kasım 1876’da Brahms’ın da dinleyiciler arasında olduğu bir ortamda ilk kez seslendirildi. 1880 yılında Dessoff “Frankfurt Operası”nda yeni yaratılmış bir ünvan ile göreve başladı: “Birinci Kapel Ustası” (Ersten Kapellmeisters). Günümüzde “Alte Oper” olarak bilinen yeni tamamlanmış opera evinin açılışını yapmak 20 Ekim 1880 tarihinde Mozart’ın “Don Giovanni” isimli yaratısıyla Felix Otto Dessoff’a kısmet oldu. Dessoff ile Brahms arasındaki yakın ilişki 1878 yılında Dessoff’un “Op. 7 Büyük Fa’dan Yaylı Çalgılar Dördülü”nü Brahms’a adaması ile doruk noktasına çıktı. Bu yaratı Dessoff’un ortaya koyduğu en iyi çalışmadır ve ilk çalınışında büyük başarı elde etmiştir. Bağdar olarak Dessoff iki yalkın keman, viyola, iki çello ve bir yaylı beşili için başka bir eser yazmıştır. Bu eserin sırasayısı Op. 10 olarak tarihlenmiştir. Sanatçı ayrıca çeşitli liedler ile bir koral kitabı kaleme almıştır. Sanatçı daha 57 yaşında iken 1892 yılının 28 Ekim günü Frankfurt’ta yaşama gözlerini kapamıştır. Kızı Margarete Dessoff “Dessoff Koroları”nın kurucusudur.

Destra Mano:

Sağ el.

Deşifre:

Bkz. Déchiffrage, dechiffrer. Deşifre etmek, notadan ilk bakışta çalmak. Küğ eğitimi ve bu eğitimin içerisinde yer alan çalgı eğitimi -hangi çalgı söz konusu olursa olsun- uzun zaman gerektirmekte, kazanılması gereken teknik beceriler sırayla üst üste konmaktadır. Hele ki bu eğitim ertiksel amaçlarla yapılmakta ise öğrencinin hızla ilerlemesi ve istenilen bir seviyeye gelmesi zorunlu koşulmaktadır. Bu nedenle küğ öğrencisi ya da küğcü önüne konulacak çalışmalıkları ve yaratıları ilk bakışta okuyabilecek ve çalabilecek düzeye mümkün olduğunca hızlı bir şekilde erişmelidir. Bu düzeye gelebilmek için teknik bilgi ve beceriler küğcünün zekası ve küğsel yeteneği ile birleşmelidir. Çalgı çalışmalarının düzenli olması deşifre çalma becerisinin gelişmesini de sağlamaktadır. Gerçekte, ilk bakışta okuyabilmek, daha üst düzey çalışmalara önemli katkılar sağlayacaktır. Deşifre çalma eyleminde de farklı başarı düzeyleri bulunmaktadır: Nota yazısını çözmeye çalışmaktan okuyabilir düzeye getirmek arasında fark olduğu gibi ilk görüşte okuma ve çalma becerisinin ötesinde ilk çalışta yaratıyı dönemine, bağdarına, formuna, eşlik partına uygun bir şekilde yorumlayarak çalabilme düzeyine dek geniş bir bantı kapsar. Deşifre, önceden bellekte toplanmış olan küğsel birikimi ve bilgileri hatırlayarak beyinde yeni bir düzenleme yapmaya dayanan görsel, işitsel ve dokunsal bir beceriler toplamıdır. Dolayısıyla bu bilgi birikimi ne kadar çok artarsa deşifre başarısı da o denli artar. Elbette, bu başarı aynı zamanda ilk okuma konusunda yapılacak çok sayıda çalışma ve tekrara da bağlıdır. Küğcü ya da küğ öğrencisi ne kadar çok deşifre çalışması yaparsa o denli deşifre yeteneği artacaktır. Bahsi geçen konuda başarı elde edebilmek başka yan faktörlere de bağlıdır. Aralık, tonalite, uyum bilgisi ve biçim bilgisi ile desteklenen bir deşifre daha yüksek düzeyli hale gelir. Demek ki yalnızca çalgıda teknik becerilerin artması ya da bol deşifre yapmak yanında kişinin küğ bilgisi ile de donanmış olması elzemdir. Deşifrede parçayı gerektiği gibi çalabilmek, yani yorum ögesini de işin içine katabilmek için derin bir küğ tarihi ve küğ coğrafyası bilgisi ile genel kültür ilavesi ciddi bir zorunluluktur. Yoksa notaları hızlı okuyabilme ve çalgıda parmakları doğru yerlere zamanında basabilme deşifrenin ilksel basamaklarıdır. Yaratının ruhuna uygun çalış, küğcünün çok yönlü yetişmesini zorunlu kılmaktadır. Okul eğitimi sürecinde tamamlanması zor olan bu tür bir gelişim küğcünün yaşamı boyunca bıkmadan üst üste koyacağı tuğlalarla örülecektir. Bir deşifrenin başarılı olabilmesi için küğcünün deşifre edeceği yaratıdan daha üst bir teknik ve küğsel düzeye erişmiş olması gerekir. Daha da zor eserlerin deşifre edilebilmesi için küğcü sürekli düzeyini yukarılara çekmelidir. İki tür deşifre vardır: Birincisi, ele alınan yaratıyı yavaşça ve her notasını inceleyerek okumak; ikincisi, yaratıyı gerçek hızında ya da bu hıza yakın bir tempoda olabildiğince temiz çalmaya dikkat getirerek ve eserin karakterine ve anlamına yoğunlaşarak okumak ya da çalmak. İleride dağarımıza sürekli katmayı düşündüğümüz bir çalışmalık, konçerto ya da sonat için birinci tür deşifreyi gerçekleştiririz. Böyle bir çalışmada parçanın her notası ya da bağdarın kağıda döktüğü her unsur üzerinde dikkatle durulur. Küğcüyü asıl hızlı okumaya sevk edecek olan deşifre modeli ikinci biçimdir. Bu ikinci deşifre tarzına ulaşmak isteyenler deşifre çalışmalarına kendi tekniklerinin altında parçalarla başlamalıdırlar. Göreceli olarak o kişiye kolay gelen küğsel parçalar tempolarında ya da en azından kendi hızlarına yakın okunmalı ve çalınmalı, yanlış çalınan notalarda duraklanmamalı, geriye dönüşler yapmak yerine hep ileri yürümeli, parçayı baştan sona durmadan çalmaya gayret edilmelidir. Burada önemli olan nokta ölçüyü ve tartımsal gidişi bozmamaktır. Ertikten küğcü için deşifre becerisinin kazanılması olmazsa olmaz bir koşuldur. Bu beceriyi kazanabilen bir küğcünün çalıştıklarından daha büyük bir haz alması ve başarı düzeyinin artması doğaldır. Bu da çalgıda daha yüksek teknik beceriler kolayca elde edebilmek anlamına gelir. Deşifrede başarı küğcünün daha çok eser tanımasını kolaylaştırır. Deşifre oldukça karmaşık beyinsel işlemler sonucu gerçekleşmektedir. Gözler, kulaklar, parmaklar işin içindedir ve çalıcı bütün hatları ile derin bir efor harcamaktadır. Gözler notaları görerek beyne gönderir, beyin gözlerden gelen şekli işitsel ve tartımsal bileşenlerine ayırır, çalınan sesi kulak duyar ve doğru ya da yanlış diye geri bildirimlerde bulunur, dokunma düzeyinde parmaklar tuşede gereken ve istenen yerlere gereken hızlarda basarlar ve yine geri bildirimlerde bulunulur. Bu geri bildirimler düzeltme yapmak veya daha ileride benzeri yanlışları yapmamak için gereken uyarı sinyalleridir. Tüm bu işlemler bazen saniyeler dahi küçük parçalara bölünerek her iki elin koordinasyonu sağlanarak yürütülür. İşte tüm bu karmaşık işlemlerin kavranıp başarılabilmesi için deşifre en baştan itibaren düzenli ve sistemli ele alınmalıdır. Bu da çalgısına yeni başlayan kişi dahil her düzeyden insanın deşifreye makul zamanlar ayırmasını gerektirir. Deşifrede başarı için gereken bir diğer zorunlu hareket tarzı, çalıcının hiçbir suretle ellerine bakmamasıdır. Gözler notadan ayrılmamalı, ancak gözler çalınan nota üzerine değil, daima ileride yer alan nota ya da nota öbeklerini görmeye alıştırılmalıdır. Küğde bulunulan ya da çalınan nokta gerçekte geçmiş zamandır, o halde ileriyi görmek deşifre başarısı için gereklidir. İleride yer alan notalar ya da nota öbekleri beyne hemen gönderilmeli ve beyin ilerisi için ön hazırlık yapmalıdır. Bir diğer deyişle gözler (beyin), çalıcının ellerinden daima daha önde olmalıdır. Öğrencinin motif, cümle ve periyod kavramlarını içselleştirmesi de deşifrede başarı için gereklidir. Öğrenci tek tek nota okumak ve çalmak yerine nota gruplarını motif, cümle ya da periyodlar biçiminde algılamalıdır. Kısacası, küğcü küğsel çizgiyi kolaylıkla izleyebilmelidir. Okumada süreklilik sağlama alıştırmaları da salık verilen bir hazırlık aşamasıdır. Yaylı çalgı çalanlar yay sorunları ile parmak numarası sorunlarını çalarken halledebilmelidirler. Hiçbir uyarı, simge ya da belirteç olmayan notalarda dahi küğcü bu tür sorunları hiçbir not almadan aşabilmelidir. Aslında her çalgı öğretmeni, öğrencisini deşifre konusunda geliştirebilmek için deşifre yapmaya zaman ayırmalıdır. Okulunu bitirmiş küğcü ise ertiksel yaşamında deşifre yapmaya mutlaka önem vermeli ve kendini geliştirmelidir. Deşifreden önce seslendirilecek eserin hızı, tonu, yazıldığı dönem ve bağdarı, parçada yer alan ifade ve hız terimleri dikkatlice gözden geçirilmeli, deşifreye başlamazdan önce de beynin içinde bir seslendirme tüm hatlarıyla yapılmalı ve ondan sonra deşifreye başlanmalıdır. Ancak bu ön hazırlıkların hızlıca yapılması gerekir, çünkü birçok ortam ve koşullarda bu ön hazırlıkları yapabilme olanağı bile olmayabilir. Deşifre seslendirmesinde başarılı olmak isteniyorsa parçanın içindeki en küçük nota birimleri tempo için baz alınmalıdır. Zor yerlerde yavaşlamak ya da kolay yerlerde hızlanmak diye bir şey asla söz konusu olamaz. Kısacası parçanın ritmik yapısıyla oynanmamalıdır. Ve deşifre yapan küğcü yanlış çaldığı takdirde asla doğru çalmak için geriye dönüş yapmamalı, parça bitene dek hep ileri yürümek gerektiği unutulmamalıdır.

Detache:

(Fr.) Bkz. Detaşe.

Detaşe:

Yaylı çalgılarda bağsız geniş yayla çalınması gerektiğini belirtmek için kullanılan bir terimdir. Bu çalış tarzında notaların sürelerini tam olarak değerlendirmek gerekir. “Detache” çalınması istenen notaların altına çizgi çekilir ve bu yolda seslendirilmesi gerektiği simge kullanılarak belirtilmiş olunur. Bkz. Detache.


Detaşe Örneği

Determinato:

(İt.) Kararlı, doğru, tam. Doğru ve tam olarak.

Detonner:

Tondan düşme, sesin düşmesi, notayı yanlış basarak çalma ya da yanlış notayla okuma. Detone. Detone olmak. Ton dışına çıkmak. Parmakları yanlış yerlere konumlandırarak pis ses üretmek, ton dışı ses üretmek. Kirli çalmak. Temiz çalamamak. Yanlış sesler çıkartmak.

\ Dev, Hayri:

Denizli’nin Çameli İlçesi’ne bağlı Gökçekaya Köyü’nde yaşayan, 2015 yılı itibariyle 88 yaşında olan Denizli’li halk ozanı. “Unesco” tarafından 2008 yılında “Yaşayan İnsan Hazinesi - Kültürel Miras Taşıyıcısı” olarak seçildi. Cura ve üçtelli sazı pek iyi kullanan Hayri Dev kendi yaptığı ağaç dalından curalarla tanınmaktadır. Cura ve üçtelli sazının eşliğinde söylediği türküleri pek sevilen Dev, “Unesco” tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak gösterildikten sonra 12 ülkede cura ve çam düdüğüyle dinletiler vermiştir.

Developman:

İngilizce orijinali olan "Development" teriminden Türkçeleş(tiril)miş şekliyle "Geliştirim, Geliştirme"nin karşılığı. Elbette bu kullanım şekli makbul değildir. Bkz. Geliştirim.

Development:

(İng.) Gelişme, geliştirim. Geliştirme. Sonat formunda yazılmış bir eserde fikirlerin geliştirildiği kesit.

Développement:

(Fr.) Geliştirim, geliştirme. Gelişim. Bkz. Development, developman, geliştirim.

Developper:

Geliştiren, gelişen, gelişmek.

\ Devich, Herlinde:

İlk ve ortaokulu Bezau'da bitirdikten sonra "Wolfurt Küğ Okulu"nda Aldo Kremmel'den ilk piyano derslerini aldı. 1981 yılında "Feldkirch Konservatuvarı"nın "Piyano Öğretmenliği Bölümü"nden Fuat Kent'in ögrencisi olarak ve 1985 yılında da "Piyano Ana Dal Bölümü"nden pekiyi derece ile mezun oldu. Çocukluk ve gençlik yıllarında katılmış olduğu birçok yarışmada ödüller kazandı. Küğ ve tıp dallarında kurslara katıldı. Avusturya içi ve dışında çok sayıda yalkın dinletiler verdi. Çekilen çok sayıdaki video kliplerde, tiyatrolarda, caz, pop ve rock dinletilerinde, radyo ve televizyon kayıtlarında piyanistlik yaptı. 1990 yılından bu yana "Dornbirn Küğ Okulu"nda piyano öğretmenliği yapmaktadır.

Devrik Cümle:

Kısaca, yüklemi olması gereken yerde olmayıp, cümle içinde herhangi bir yerde olan cümlelere (tümcelere) “devrik cümle” dendiğini belirtelim.Türkçe dilinde cümleyi oluşturan öğeler genel olarak şu sıralamaya uyar: Özne, tümleç(ler), yüklem. Bu sıralanışa uymayan ve yüklemi sonda değil başta ya da ortada bulunan cümlelere “devrik cümle” denilir. Devrik cümle ögeleri dil bilgisi kuralları çerçevesinde genel kurala uygun sıralanmamış cümle olarak tanımlanır. Türkçede yüklem sonda bulunur; diğer ögelerse önemine göre, vurgulu olan yükleme daha yakın olacak şekilde dizilir. Kısacası, Türkçede yüklemi cümle sonunda bulunan cümlelere “kurallı cümleler”, cümle sonunda başka bir ögesi bulunan cümlelere ise “devrik cümleler” denilir. Türkçede cümlenin ögeleri, cümle içindeki konumlarıyla değil; aldıkları eklerle ayrılır. Bu yüzden devrik kurulmuş bir cümle yanlış değildir. Hatta edebi dilde devrik cümlelere sıkça başvurulur.

Devrik Kontrapunt:

Bu konuyu ele almazdan önce dilde (cümlede) devrik yapı konusunu araştırmanız iyi olur. Devriklenebilen bir kontrapuntsal çalışmada ses dizileri düzen içindeki yerlerini değiştirebilecek biçimde ayarlanmıştır. Bkz.: Kontrapunt, Benzetmeli Kontrapunt, Devrik Cümle.

Deyim Bağı:

İsimleri ve süreleri değişik olan sesleri simgeleyen notaları birleştiren bağ. Bu tür notaları alttan ya da üstten birleştiren eğri çizgi. Remileme yapılırken, deyim bağının kapsama alanında yer alan notalar arasında soluk alınmaz, yaylı çalgılarda ise deyim bağı altında toplanan notalar aynı yayda çalınır, üfleme çalgılar bağın içindeki notaları tek bir nefeste seslendirirler. Birden fazla farklı isim ve süredeki notaların tek bir yayda ya da nefeste okunacağını belirleyen bağ işaretine “deyim bağı” denilir. Eğer seslendirme ses ile gerçekleştiriliyorsa bu notalar kesintisiz söylenmelidir. Bkz. İfade bağı.

Deyim Bağı

Diafoni:

(Yun.) İki seslilik. Çift sesli küğ. İki sesli müzik. Karşılıklı söyleşi. Diyafoni. Yan ses. Ses karışımı. Uyumsuz aralık. Bkz. Diaphonie, diaphony.

Diafonia:

(İt.) Bkz. Diafoni. Diaphony.

Dialog:

(İng.) İki ses ya da çalgı için yazılmış olan bağdalara verilen isim. İki farklı ses ya da çalgı grubunun karşılıklı söyleşisi. Farklı çalgıların ya da seslerin iki grup halinde karşılıklı konuşturulması. Bkz. Dialogue.

Dialog:

(Alm.) İki kişinin konuşması. İki çalgı veya sesin konuşurcasına karşılıklı çalınışı, söyleşisi (Örnek: Ludwig van Beethoven, Dördüncü Piyano Konçertosu, İkinci Bölümde piyano ile orkestranın karşılıklı diyalogu).

Dialogo:

(İt.) Diyalog. Karşılıklı konuşma.

Dialogue:

(İng.) Karşılıklı konuşma, bir diğeri ile söyleşme. Diyalog.

Diapason:

(Yun.) Bkz. Diaposon, Diyapozon, Diyapazon. La (A) sesi veren alet. Çalgıların akortlanmasında ortak nokta olan la sesini vererek tüm çalgıların aynı seste, yani la sesinde buluşmalarını temin eden araç. La çatalı. La sesi çatalı. Metalden yapılma ve la sesinin frekansını veren malzeme. Çalgıların uyumlandırılmasında kullanılır.

Diaphonie:

(Fr.) Bkz. Diafoni, diaphony, diafonia.

Diaphony:

(İng.) Küğde uyumsuzluk. Müzikte iki seslilik. Bkz. Diafoni, diafonia.

Diaposon:

(Yun.) Bkz. Diapason, Diyapozon, Diyapazon.

Diatonic:

Bkz. Diyatonik.

\ Dicle, Hilal:

1949 yılında Ankara’da doğan Hilal Dicle (Apaydın) beş yaşında piyano dersleri alarak küğ yaşamına başladı. İlköğrenimini bitirdikten sonra 1961 yılında “Ankara Devlet Konservatuvarı”nın giriş sınavını kazanarak bu kurumun “Piyano Bölümü”nde öğrenimine başladı. Konservatuvarın “Piyano Bölümü Başkanı” olan bağdar ve piyanist Ulvi Cemal Erkin’in öğrencisi olarak öğrenimini sürdüren Hilal Dicle, bu okulu bitirdikten sonra 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek “Washington State University Department of Music”te öğrenimine devam etti. Burada Kemble Stout ile piyano, Istvan Nadas ile piyano literatürü, Loran Olsen ile uyum bilgisi ve Harry Wells ile klavsen çalıştı. 1973 yılında “Bachelor of Arts in Music” diploması ile mezun olarak yurda döndü. Aynı yıl “Ankara Devlet Opera ve Balesi”nin açtığı sınavı kazanarak bu kuruma stajyer topluluk çalıştırıcısı olarak atandı. Kısa bir süre  çalıştıktan sonra istifa ederek “Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü” piyano öğretmenliğine atandı. Bu kurumda 1974–1986 yılları arasında piyano ve eşlik dersleri verdi ve çok sayıda dinletide eşlik görevi üstlendi. Müzik Bölümü öğretmenleri Ömer Can ve Şinasi Çilden’in de üyesi oldukları “Gazi Triosu”nun piyanist üyesi olarak Ankara ve diğer kentlerimizde pek çok dinleti verdi. 1980–1983 yılları arasında “Ankara Radyosu  Çocuk Korosu”nun piyanistliğini  yaptı ve bu koro ile birlikte 1982 yılında Belgrad’da yapılan “Rodost Europa Çocuk Şenliği”ne katıldı. 1975–1977 yıllarında “Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi”nde “Eğitimde Program Geliştirme Dalı”nda yüksek lisans yaptı. “Gazi Eğitim Yüksek Öğretmen Okulu”nun 1982 yılında “Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi”nin bir bölümü olarak faaliyete geçmesinden sonra 1984 yılında “Sanatta Yeterlik” derecesini alan Hilal Dicle 1986 yılında yardımcı doçentliğe yükseltildi. 1986–1987 öğretim yılından itibaren İstanbul “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı”nda öğretim üyesi olarak görev yapan Hilal Dicle 1988 yılında doçent, 2000 yılında da profesör ünvanını aldı. “Marmara Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü”nde de dinleti etkinliklerini sürdüren Hilal Dicle bir dönem “Müzik Anabilim Dalı Başkanlığı” görevinde bulundu. “Piyano Grup Başkanlığı” görevini ise otuz yılı aşkın bir süre devam ettirdi. “Gençler İçin Piyano” adlı bir piyano başlangıç metodu yazmış olan Hilal Dicle'nin ayrıca hakemli ve hakemsiz dergilerde çok sayıda makalesi yayınlandı ve bir çok sempozyuma da bildiri vererek katıldı; bu bildirilerin tamamına yakını basımı tamamlanmış olan sempozyum kitaplarında yer aldı. Lisans ve yüksek lisans programlarında piyano ve eğitimi dersleri vermiş ve tez danışmanlıkları yapmış olan Hilal Dicle 2008 yılından başlayarak çalıştığı bölümden meslekdaşı olan Sena Otacıoğlu ile birlikte dörtel piyano dağarı üzerine yoğunlaştı ve bu alandaki çalışmalarını dinletiler vererek sergiledi. "Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü ve Müzik Anabilim Dalı Başkanı" ve "Müzik Eğitimcileri Derneği" (Müzed) üyesi olan Dicle yaşamını 8 Haziran 2010 Salı günü yitirdi. 9 Haziran 2010 Çarşamba günü ise kendi okulunda yapılan bir tören sonrası "Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi"nde kılınan cenaze namazının ardından "Samandra Merkez Mezarlığı"nda toprağa verildi.

Didmek:

Bkz. Ditmek.

Die Jahreszeiten:

(Alm.) Bkz. The Seasons, Mevsimler.

Dies Irae:

(Lat.) "Requiem"in "Azap Günü"ne ait ikinci bölümü. "Ölüler Missa"sının 2. bölümü. "Gazap Günü"

Dièse:

(Fr.) Bkz.: Diyez.

Diéser:

(Fr.) Diyez koymak, diyezlemek. Bkz. Diyez, diése.

Diesis:

(İt.) Diyez, diyez işareti. Yarım ton yükseltilmiş, yarım adım inceltilmiş. Yarım perde daha tiz.

Difonium:

Bkz. Diphonium.

Difraksiyon:

Fransızca difraksiyon (diffraction) sözü fizikte “ışık, ses ve radyoelektrik dalgalarının karşılaştığı bazı engelleri dolanarak geçmesi” anlamında kullanılmaktadır. Bu söz yerine kullanılmak üzere dilimizde “kırınım” karşılığı bulunmaktadır.

Dijital Platform:

TV ve radyo kanallarının, küğ yayını yapan şirketlerin sayısal işlemler yoluyla son kullanıcıya ulaştırıldığı yayınlara verilen isim… Uydudan, kablodan, internet yolu ile küğ dinletilerinin, tiyatro oyunlarının ya da başka sanatsal etkinliklerin izleyiciye ulaştırılması.

\ Dik Hisar:

Geleneksel Türk sanat küğünün 25 perdeli sisteminde 8. perdenin ismidir. Dizekte dördüncü çizgide yer alan re’ye bir büyük mücenneb diyezi ya da  dördüncü aralıkta yer alan mi’ye bir koma bemolü konularak gösterilir. Dizekte beşinci çizgide yer alan fa sesine küçük mücenneb bemolü konduğu takdirde de “dik hisar” elde edilmiş olunur.

\ Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenliği:

Dikili Belediyesi tarafından düzenlenen “Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenliği” her yıl Ağustos ayının sonları ile Eylül ayının başları arasında gerçekleştirilmektedir. Etkinlikler geleneksel “Barış Yürüyüşü” ile başlamakta, ardından konuşmalar yapılmaktadır. Örneğin 2008 yılında yapılan şenliklerde açılış gününün akşamı saat 21.30’da “Dikili Engelsiz Sevgi Köyü” ile “Dayanışma Gecesi” düzenlenmiştir. Etkinliklerde “Belediye Çocuk Korosu” tarafından gitar ve keman dinletisi sunulmuş, “Grup Flamingo” “Ritmin Efendileri” ve Suavi sahne almış, çok sayıda panel gerçekleştirilmiştir. 2008 yılı etkinlikleri 26 Ağustos-1 Eylül arası düzenlenmiştir. Ana teması “Hukuk, Demokrasi, İnsan Hakları ve Siyaset”  olarak belirlenen 2008 yılı şenliklerinde “demokrasi hattı oluşturma” çağrısında bulunan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven emeğe ve insan haklarına saygılı, temiz devlet, temiz siyaset, temiz medya ve temiz toplum isteyen herkesi şenliklere davet etmiştir. Sanat, kültür, bilim ve düşün dünyasından yüzlerce aydını yıllardır Dikili’ye toplayan şenlikler Dikili ilçesini kültür, sanat ve eğlence merkezine dönüştürmektedir. Etkinliklerde 2008 yılında 25 farklı konuda panel, konferans ve söyleşi gerçekleştirilirken Dikili Şenliği “Uluslararası Çevre Konferansına” da ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca “Kardeş Türküler” ve “Grup Mavi”nin dinleti verdiği şenliklerde “Dikili Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu”, “Belediye Çocuk Korosu” ve “Belediye Bağlama Grubu” da yer almıştır.

Dikotomi:

(İng. Dichotomy, Alm. ve Fr. Dichotomie, İt. ve İsp. Dicotomía) Karşıt ya da tamamen farklı bir şekilde sergilenen ya da ortaya konulan iki nesne, iki varlık, iki şey arasındaki kontrast ya da bölümlenme, ayrım. İkileşim. İkiye bölerek yapılan kapsamlı inceleme. Kavramların kapsamlarını ikiye bölme işlemi. Birbirlerine zıt olmakla birlikte her bir bölütün diğerine anlam ya da önem kazandırması. Yunanca “dichia - dikha” (ikili) ve “tomos” (kesmek, iki eşit parçaya bölmek, büyüme ya da gelişme noktasından iki eşit parçaya ayırmak) kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkan terim. Çatallanma, ikiye ayrılma. İkilik, bir bütünün iki parçaya bölünmesi. Başka bir deyişle, ortaklaşa kapsamlı çift parça, iki bölümlü tek parça. Sosyal bilimlerde birbirinin zıttı olan ancak biri olmadan diğerinin anlam ifade etmeyeceği şeyleri anlatan terim. Gündüz-gece gibi. İki farklı şey arasında karşıtlık yoluyla bütünsellik kurma. Doğada var olan zıtlıkların birlikteliği. Birbiri ile çelişkili kısımlar veya fikirler. Bir değişkenin birbirinin zıttı iki değer alması. Küğ sanatında dikotomi için “arabesk küğde sıkça vurgulanan şekli ile acı çekmeden mutluluğun değerinin anlaşılamayacağı” örneği verilebilir. Benzer şekilde küğsel bir gidişte zıtlıkların bir arada var olabilmesi için edim esnasında piyano’nun (hafif çalma ya da seslendirme) forte (kuvvetli çalma ya da seslendirme) ile keşişlemeli olarak yer değiştirmesi ve böylece dinleyicinin ilgisinin sürekli kılınması bir başka örnektir. Bir küğsel yaratıda hızlı bir bölümden sonra yavaş bir bölümün gelmesi. Eserin gidişinde birdenbire “büyüklü” (majör) bir tondan “küçüklü” (minör) bir tona geçiş. Özellikle barok küğde pek sevilen minör tonda bir yaratının bitiş ölçüsünün aniden majör oluvermesi. Dikotomi’nin varlığını ilk olarak popüler kültür (halk ya da avam için basit küğ kültürü) ile seçkin kültür (klasıl küğ kültürü) arasındaki sosyal boyut ve maddi yapılar ile alınan eğitim arasındaki farkta görürüz. Başka küğsel alanlarda da dikotomi varlığını hissettirir: Yumuşak (dişil) bir ezginin karşısına erkeksi bir ezginin güçlü bir karakterle ardıllıkla işitilmesi, ezginin tek başına işitilmesinin ardından işlenerek geliştirilmesi vb. Örneğin monodi’nin karşıtı polifonidir. Elbette küğ sanatında çok geniş bir kullanım alanı bulan “dikotomi” için sunulabilecek çok örnek bulunmaktadır. Son bir örnek verelim: Çok ağdalı, uzun ve karmaşık uygusal gidişlerle ve çok büyük bir kadro ile çalınan bir küğ ile sade, yalın, küçük kadrolu bir küğün bir arada olması…

Dikte:

Küğsel yazma. Çalınan ya da işitilen küğsel ezgilerin ya da parçaların veya tartımsal gidişlerin dinleyen kişi(ler) tarafından kağıda aktarılmasına “dikte yapmak” denilir. Ezgisel ya da tartımsal nitelikteki veriler veya eserlerin daha önceden elde edilen bilgi birikimi yolu ile yazılması eylemi. Ezgisel verilerde ya da eserlerde ses isimleri, ses yükseklikleri, tonal-makamsal ögeler, metrik sistem (metraj, ölçü rakamları) ve ses süreleri dikte yapılırken dikkat edilmesi gereken noktalardır. Tartımsal gidişlerde ise metrik sistem (metraj, ölçü rakamları) ve süreler yazım yapılırken (dikte edilirken) takip edilmelidir.

Dilettante:

(İt.) Amatör. Bkz. Dilettantistico.

Dilettantistico:

(İt.) Amatör. Bkz. Dilettanto.

\ Dilmaç, Altuğ:

Çanakkale’de doğdu. İlk ve orta eğitimini burada tamamladıktan sonra 1967 yılında “Ankara Devlet Konservatuvarı Opera ve Şan Bölümü”nü kazandı. Burada Muazzez Gökmen, Hanna Ludwig ve Afro Poli ile şan, Walter Strauss ile lied ve opera yorumu, Haldun Marlalı ve Cüneyt Gökçer ile mimik ve rol, Necdet Aydın ile de opera, küğlü sahne çalıştı. 1974 yılında yüksek devreden pekiyi derece ile mezun oldu. Aynı yıl yalkın sanatçı olarak “Ankara Devlet Opera ve Balesi”nde çalışmaya başladı. Birçok eserde başrol ve önemli karakter rollerini üstlendi. Bu arada “Halka”, “Tosca”, “Özsoy” operalarında reji asistanlığı yaptı. 1983 yılında kendi isteği ile “İzmir Devlet Opera ve Balesi”ne geçti. 1987 yılında “Linz Landestheather”ın (Linz Eyalet Tiyatrosu) davetlisi olarak Avusturya’ya giden sanatçı, burada mezzo-soprano Althea Bridges ile şan ve Alfred Stogmuller, Michael Temme, Werner Hollweg ve Willfried Steiner ile reji çalışmalari yaptı. 1988 yılında Türkiye’ye dönen Altuğ Dilmaç “İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü”ne atandı. Bu kurumdan 2013 yılında emekli oldu. Bugüne kadar otuzdan fazla eserde rol alan Altuğ Dilmaç opera dışında lied yorumcusu olarak önemli etkinliklerde bulundu. Walter Strauss ile birlikte “TRT Ankara Radyosu” için Shubert, Schumann ve Mahler’in önemli lied albümlerinden oluşan arşiv bantları yanında “Ankara” ve “İzmir Alman Kültür Merkezleri”nde resitaller yaptı. 1996 Mayıs ayında “Avrupa Kültürel ve Bilimsel İlişkileri Teşvik Cemiyeti”nin davetlisi olarak Almanya’nın Osnabruck kentinde bir dinleti veren Altuğ Dilmaç 1988 yılının Haziran ayında “İstanbul Mavi Haliç Lions Kulübü” ile ortaklaşa olarak Şırnak ilinde ilk şan dinletisini gerçekleştirdi.Opera dışında hafif küğ, caz ve müzikal türlerini de seslendiren ve birçok dinleti veren, bu türlerin popülerliğinden yararlanarak “TRT” televizyonu birinci kanalında opera ve baleyi ve opera sanatçılarını tanıtan izlenceler gerçekleştiren ve sunan Altuğ Dilmaç, Türk halk küğü üzerine de çalışmaya başlamış, yine “TRT Gap Kanalı”nda halk türkülerini otantik çalgıları da kapsayan düzenlemelerle çoksesli olarak yorumlamıştır. Altuğ Dilmaç ayrıca Albay Haluk Erten yönetimindeki “Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası” ve “Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü”nün ortak çalışmasıyla değişik kentlerde dinletiler vermiş, 2005 yılında Fas’ın Marakeş kentinde yapılan “FIMUM-2” (Festival International de Musique Universitaire de Marrakech) festivaline “İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi” adına katılan grupta yer almıştır. Timur Selçuk ile birlikte “Bodrum Oda Orkestrası” eşliğinde “Münir Nurettin Selçuk Eserleri ve Timur Selçuk Şarkıları” projesini “Çanakkale Troia Festivali” kapsamında ve “İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi” dinletilerinde seslendirmiştir. Aytül Büyüksaraç ve Demet Eytemiz ile birlikte gerçekleştirdikleri “Film Müzikleri Konserleri” projesini değişik kentlerde gerçekleştirmiştir. Altuğ Dilmaç halen “TOBAV İzmir”de (Tiyatro Opera ve Bale Çalışanları Vakfı) konservatuvarlara hazırlık kapsamında şan dersleri vermekte ve serbest olarak yurtiçi ve yurtdışı dinletilerine devam etmektedir.

Diluendo:

Sulandırarak, şiddetini azaltarak.

Dim.:

(İt.) Bkz.: Diminuendo. Sesi kademeli olarak azalt. Giderek daha yumuşak çal. Sesi (sesleri) hafifleterek.

Diminish:

(İng.) Azal, azalt, azalmak, azaltmak, eksilmek, eksiltmek, küçültmek, kısmak. Fire vermek, hafifletmek.

Diminué:

(Fr.) Eksik. Küçülmüş, ufalmış. Eksiltilmiş, azaltılmış.

Diminuendo:

(İt.) Sesin giderek azalması, azaltılması. Ses gittikçe hafifleyerek. Sesi gitgide azaltarak. Kısaltılmışı: dim. Bkz. Decrescendo. Azaltmak istediğimiz seslerin altına şu sembolü de yerleştirerek isteğimizi uygulayıcıya yansıtabiliriz:

Diminuendo

Diminuer:

Azaltmak, azalmak.

Diminuer:

(Fr.) Azaltmak, kısmak. Eksiltmek. Azalmak, eksilmek, kısılmak. Kesmek.

\ Dimowa–Florian, Ljuba:

Bulgaristan'ın Sofya kentinde doğan Ljuba Dimowa–Florian1962–1967 yılları arasında "Sofya Konservatuvarı"nda Prof. Kasandjeva ile piyano çalıştı. 1967–1973 yılları arasında ise piyano çalışmalarına Almanya'nın Hannover kentinde Prof. Leygraf ile devam etti ve Almanya'da verilen en yüksek akademik derece olan "Dinleti Sınavı"nı başararak eğitimini tamamladı. Daha sonra aynı kurumda Prof. Rovtkay ile harpsikord çalıştı. Piyano çalışmalarını Leningrad'da Serebriakov'un ve Cenevre'de Magaloff'un ustalık sınıflarında sürdürdü; harpsikord eğitimini de Avusturya'nın Innsbruck kentinde bulunan "Akademie für alte Musik"te Kenneth Gilbert ve Allan Curtis ile devam ettirdi. Fransa'nın Epinal ve Almanya'nın Münih kentlerinde yapılan çeşitli yarışmalarda çok sayıda ödül kazandı. Sanatçı Almanya, Bulgaristan, Türkiye, Macaristan, İtalya ve İsveç'te dinletiler vermiş ve radyo–TV kayıtları gerçekleştirmiştir. Dağarında barok dönemden çağdaş küğe dek yaratılar bulunan Ljuba Dimowa–Florian halen Almanya'nın Osnabrück kentinde bulunan konservatuvarda piyano profesörü olarak çalışmaktadır.

\ Dincel, Orhan Veli:

1984 yılında Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde doğdu. 5 yaşında elektrikli piyano ile küğle tanıştı. 10 yaşında klasik gitar eğitimi almaya başladı. Yabancı dil ağırlıklı düz lise eğitiminden sonra “Niğde Üniversitesi Müzik Bölümü”nde (2002-2006) okudu. Adana’ya küğ öğretmeni olarak atandı ve bir müddet Tuğrul Göğüş’le keman çalıştı.

\ Dinç, Kemal:

1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1980’de Almanya’ya göç etti. Bağlama çalmayı otodidaktik olarak öğrendi. 1990 ve 1994’te “Tohum’a Türkü” ve “Oğul” adlı albümleri yayınlandı. 1996–97 yıllarında “Sulzbach Rosenberg Küğ Meslek Lisesi”nde gördüğü genel küğ eğitiminin ardından “Leipzig Felix Mendelssohn Müzik–Tiyatro Yüksekokulu Klasik Gitar Bölümü”ne alındı ve 2002’de mezun oldu. Aynı yıl bağlama, gitar ve oda orkestrası için Carlo Domeniconi’nin “Concerto di Berlinbul” adlı yaratısını bağdar ile birlikte seslendirdi. “Armos”, “Bourdun” ve “Drama” adında küğ toplulukları ile birçok ülkede dinletiler verdi. “Nazım Hikmet” ve “Don Kişot” konulu tiyatro oyunlarına küğ yaptı. Sanatçı 2005 yılından bu yana “Rotterdam Codarts Konservatuvarı Bağlama Bölümü”nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

\ Dinçel, Savaş:

İstanbul’da 1942 yılında doğan Savaş Dinçel tiyatro eğitimine “İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü”nde başladı. Tiyatro eğitiminin yanısıra amatör olarak karikatür çizen Dinçel, tiyatrocu olarak ilk kez “İstanbul Şehir Tiyatroları”nda sahne aldı. 1980'deki sıkıyönetim sırasında “İstanbul Şehir Tiyatroları”ndan uzaklaştırılan Dinçel daha sonra “Güldürü Eğitim Merkezi”nde karikatürist olarak çalıştı ve bir süre “Günaydın Gazetesi”nde karikatüristlik yaptı. Dinçel “Danıştay” kararı ile şehir tiyatrolarında tekrar çalışmaya başladı. İki karikatür sergisi açan Dinçel ayrıca “Çizgilerle Nazım Hikmet” adlı bir çizgi roman kitap hazırladı. Ziya Öztan’ın yönetmenliğini üstlendiği “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” filmlerinde İsmet İnönü’yü canlandıran Dinçel, Ali Poyrazoğlu ve Münir Özkul ile birlikte çalıştı. “Şehir Tiyatroları”nda oyunculuk ve yönetmenlik yapan Dinçel ayrıca amatör çizim ve afiş işleriyle uğraşıyordu. Dinçel “Dar alanda Kısa Paslaşmalar” adlı filmdeki rolü ile “Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği”nden (ÇASOD), “Sinema Yazarları Derneği”nden (SİYAD) ve “20. İstanbul Film Festivali” kapsamında “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini aldı. Savaş Dinçel ayrıca “Bir İhtimal Daha Var”, “Eve Dönüş”, “Ağır Roman”, “Hababam Sınıfı Güle Güle” gibi filmler ile “Bizimkiler” ve “Ekmek Teknesi” gibi dizilerde de oynamıştı. Usta tiyatrocu Savaş Dinçel geçirdiği iç kanama sonucu kaldırıldığı hastanede 19 Aralık 2007 tarihinde hayatını kaybetti. Altmışbeş yaşındaki Dinçel ambulansla götürüldüğü “İstanbul Memorial Hastanesi”nde yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Dinçel’in yoğun şekilde sigara içtiğini ifade eden doktoru Prof. Dr. Bingür Sönmez, sanatçının sigarayı bırakacağına söz vermesine rağmen bunu yapmadığını anlattı.

Ding, Mai:

1927 yılında dünyaya gelen Çinli bağdar.

\ Diper, Zafer:

1946’da doğdu. Tiyatroya 1963 yılında “Beşiktaş CHP Gençlik Kolu”nda başladı. Lise’de, üniversite’de, “Halkevi”nde sürdürdü. Bu dönemlerde kendi yazdığı “Kentin Korosu” yanı sıra; “Gitgel Dolap”, “Ay Doğarken”, “Hayvanat Bahçesi”, “Kum Sandığı”, “Ağzı Çiçekli Adam”, “Kapıların Dışında” yönettiği-oynadığı oyunların kimileriydi. Bir süre, “Sinematek”le gelişen film yapma istemiyle kısa film çalışmalarına, senaryo ve öykü yazımına yöneldi. Daha sonra “Halk Tiyatrosu”nda “Komprador” oyununda oynadı. 1978’de “Ortaoyuncular”ın ilk kuruluş kadrosunda yer aldı ve “Şahları da Vururlar” oyununda “Şah”ı üçyüzyetmişbeş kez oynadı. 1981 Kasım’ında, “Üsküdar Sunar Tiyatrosu”nda “toplumcu-eytişimsel bir yaklaşımla sanatsal etkinlikler üretebilmek” içeriğiyle özetlenebilir bir anlayışla “Bizim Tiyatro”yu kurdu. Oyunlar, Çocuk Oyunları, Kültür-Sanat Etkinlikleri sözü edilen çerçevede ele alınmaya çalışıldı. Altı yıl etkinliklerini sürdürdüğü “Sunar Tiyatrosu”ndan ayrılma zorunluğu sonrası gezginsel yaşam başladı ve şöylesi yerlerde konuklanıldı: “AST”, “Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi”, “Baro Han” (Tünel), “İTÜ Maden Fakültesi” (G.Anfisi), “Küçük Sahne”, “Capitol Salonu”, “Aksanat”, “Muammer Karaca Tiyatrosu” (Beyoğlu) ve son 14 yıldır “Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi”. Yazdığı-yönettiği ve oynadığı oyunlar için bakınız: www.bizimtiyatro.net Tiyatronun yanı sıra Zafer Diper’in oynadığı kimi diziler: “Sizin Dersane” (1979 yılı), “Songül”, “Töre”, “Gülpare”, “Paramparça Aşklar”, “Bir Göçmen Kuştu O”, “Kalp Ağrısı”, “Huzurum Kalmadı”, “Bebek İşi”, “Ben O’nu Çok Sevdim”... ve “Polis”, “Unutma”, “Gişe Memuru” filmleri. Ayrıca beş yıla yakın bir süredir, her pazar günü  “BirGün Gazetesi”ndeki köşesinde yazmaktadır.

Diphonium:

(Lat.) İki ses partisi için yaratı, iki ses için yazılmış eser. Bkz. Difonium.

\ Direk Dansı:

(Bkz. Pole Dance, Direk Kırını)

\ Direk Kırını:

Bir zamanlar sadece striptiz kulüplerinde sunulan direk dansı gece kulüplerinden çıkarak artık dans stüdyolarında ve kırın çalışmalarında yer almaya başlamıştır. Direk kırını, günümüzde gittikçe kırın eğitimi içerisinde daha fazla kendine yer bulabilmekte; cimnastik, akrobasi ve klasıl kırın unsurlarını bir arada içeren ayrı bir spor ya da sanat dalı olarak kabul görmektedir. İngiltere'deki gece kulüplerinden doğan ve bütün dünyada meraklısı artan bu kırın türü, akrobasi ve erotizmin karışımından oluşmaktadır. (Bkz. Pole Dance, Direk Dansı)

Direktör (Fr. Directeur, İng. Director, Alm. Dirigent):

Yöneten, yönetmen, yönetken, şef.

Dirigent:

(Alm.) Orkestra yönetkeni. Bir çalgı veya ses topluluğunu yöneten kişi. Yöneten, yönetken. Orkestra şefi.

Diriger:

(Fr.) Yöneltmek, yönetmek. Çekip çevirmek, idare etmek. Sevk etmek, yürütmek. Döndürmek.

Diriger l'orchestre:

(Fr.) Orkestra yönetkeni. Yönetken, yöneten. Bkz. Yönetmek.

Dirigieren:

(Alm.) Orkestra yönetimi, orkestra yönetmek. Bir küğsel topluluğu sevk ve idare etmek. İdare eden kişi. Yöneten.

Dis:

(Alm.) Rediyez.

Discord:

(Fr., İng) Düzensiz. Uyuşumsuz. Uyuşmazlık. Uyumsuzluk. Ahenksizlik. Düşünce ayrılığı. Anlaşmazlık. Akordsuzluk. Falso. Gürültü. Küğde partilerin birbirleriyle uyuşumsuzluğu, geçimsizlik. Bkz. Discordance, discordant. Diskord.

Discordance:

(Fr., İng.) Uyuşumsuz, uyuşmazlık. Uyumsuzluk. Anlaşmazlık. Düzensiz. Ahenksiz. Ahenksizlik. Uygunsuzluk. Diskordans.

Discordancia:

(İsp.) Uyumsuzluk.

Discordant:

(Fr., İng.) Uyumsuz, ahenksiz, düzensiz. Anlaşamayan, anlaşmayan. Uyuşmayan, uyumsuz. Düzensiz, ahenksiz. Kulak tırmalayıcı. Çelişen. Akordsuz. Diskordant.

Discordant Sound:

(İng.) Uyuşumsuz ses. Akordsuzluk. Seslerin birbirleriyle uyuşmaması durumu.

Discordant Structure:

(İng., Fr.) Uyumsuz yapı.

Discordante:

(Fr.) Uyumsuzluk, ahenksizlik, düzensizlik.

Discorde:

(Fr.) Uyumsuzluk, geçimsizlik. Çekişme.

Discordia:

(İsp.) Anlaşmazlık.

Diskord:

Kulağa eksik (tamamlanmamış) hissi veren ve çözünürlüğü elde etmek için başka bir uygu tarafından takip edilmesi gereken iki veya daha fazla notadan oluşan uygu. Bkz.: Konsort.

\ Disleksi:

Disleksi; okuma, yazma, akıl yürütme, dinleme, konuşma ve matematiksel becerilerin kazanılmasında kendini gösteren bir öğrenme bozukluğu olarak tanımlanır ve bu rahatsızlıktan muzdarip olanlara ‘dislektik’ denir. Yunanca kökenli bir sözcük olan disleksi (dyslexia), ‘kelime kullanımında yaşanan güçlük’ anlamına gelir. Dislektik olanlar, yani öğrenme güçlüğü çeken kişiler harfleri birbiriyle karıştırır, okuyamaz, yazamazlar. Okuduklarını kısa bir süre sonra unutabilir, harflerin seslerini telaffuz etmede güçlük yaşarlar. Nörolojik kökenli bu rahatsızlık doğuştan gelir ve beynin sol yarım küresinde yer alan dil kullanımıyla ilgili bölümlerde ortaya çıkan farklılaşmayla okuma, yazma ve telaffuz edebilme yeteneklerinde görülen bozulma sonucu ortaya çıktığı öne sürülür. Beyin görüntüleme tekniklerinin göstergelerine bakıldığında dislektik olan kişilerin bilgileri farklı bir biçimde işledikleri ve bu aşamada sıralama yapma, okuma ve bilgiyi organize etme konularında çeşitli sorunlar yaşadıkları anlaşılır. Bu rahatsızlık motivasyon, dikkat, algılama süreçlerinde oldukça büyük güçlükler çıkarsa da dislektiklerin çoğunun zeka seviyesinin ortalamanın üzerinde olduğu ve bu kişilerin farklı yeteneklere sahip bulundukları gözlenmektedir. Nörolojik farklılıklar ve öğrenme sırasında beynin farklı işleyişi, dislektiklere üç boyutlu düşünme, mekansal muhakeme, görsel kavrayış kabiliyeti kazandırır. Bu da dislektiklere problem çözme ve yaratıcılıkta sıra dışı bakış açıları sunar. Öğrenme sorunu yaşayan pek çok bilim adamı, sanatçı, devlet adamına bakılırsa dislektikler yazma ve okumada güçlük çekerken, öte yandan özel yetenekleri fark edilir. Tarihten ve bugünden okuma ve yazma güçlüğü çeken, ancak başarının peşini bırakmayan ünlü dislektiklerin kısa bir listesi açıklayıcı olacaktır: Leonardo da Vinci, Albert Einstein, Thomas Edison, “Düşünen Adam Heykeli”nin yaratıcısı ünlü heykeltıraş Auguste Rodin, Alexander Graham Bell, Winston Churchill, Walt Disney, Agatha Christie, Henry Ford, “Matrix Filmi”nin baş aktörü Keanu Reeves, Richard Branson, “Yırtık Rahibe” ve “Hayalet” filmlerinin sevimli oyuncusu Whoopi Goldberg, Tom Cruise, şarkıcı ve oyuncu Cherilyn Sarkisian... Disleksi doğuştan gelse de ancak kelimelerin ve seslerin kullanılmaya başlanmasıyla farkına varılan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan küçük çocuklar konuşmaya ve sözcükleri telaffuz etmeye yaşıtlarından daha geç başlarlar. Okul çağındaki çocuklar ise sözcüklerin yazımını öğrenmekten çok ezberleme yoluna giderler. Dislektik olan yetişkinler daha yavaş çalışır, yazma gerektiren eylemlerden kaçınırlar.

Disonanca:

(Hırvatça, Slovence) Bkz.: Dissonance.

Disonance:

(Çekçe) Bkz.: Dissonance.

Disonancia:

(İsp.) Bkz.: Dissonance.

Disonans, Disonanse:

(Letonca) Uyumsuz.

Disonansas:

(Litvanca) Bkz.: Dissonance.

Disonanţă:

(Romence) Bkz.: Dissonance.

Dissonance:

(İng., Fr.) Bkz. Kakışımlılık, Disonans, Dissonant. Uyuşumsuzluk. Uyuşumsuz Aralıklar. Küğsel sesler arasındaki uyum eksikliği.

Dissonância:

(Portekizce) Bkz.: Dissonance.

Dissonans:

(Danca, İsveççe, Norveççe) Bkz.: Dissonance.

Dissonant:

(Fr.) Düzensiz, düzeni bozuk.

Dissonantie:

(Felemenkçe) Bkz.: Dissonance.

Dissonants:

(Estonyaca) Bkz.: Dissonance.

Dissonanz:

(Alm.) Bkz.: Dissonance. Kakışımlılık. Uyuşumsuzluk. Uyuşum eksikliği.

Dissonanza:

(İt.) Bkz.: Dissonance.

Disszonancia:

(Macarca) Bkz.: Dissonance.

Distintamente:

(İt.) Belirgin bir şekilde, açık bir tarzda.

Distinto:

(İt.) Açık, tane tane. Seçkin. Belirgin bir şekilde. Anlaşılır tarzda. Ayırt edici biçimde.

Ditmek:

Çalgının telini ya da tellerini parmakla(rla) çekerek çalmak, teli parmakla tutup yeteri derecede gerdikten sonra bırakınca elde edilen kendine has tını. Telin parmakla gerilerek çalınmasına denilir. Bkz. Didmek. (Alm. Zupfen, Fr. Pincer, İng. Pluck.)

\ Divan Sazı:

Bağlama ailesinin en büyük üyesi. Hacim ve boyut olarak ailenin diğer üyelerinden iri olduğu hemen görülebilir. Tekne boyu 48 ile 52 cm. arasında değişmekteyse de ne yazık ki Türk küğü yorumunda kullanılan çalgılarda standartlaşma olmaması nedeniyle farklı boyuttakilere de rastlanabilmektedir. Örneğin Ali Ekber Çiçek, Mehmet Erenler ve Mustafa Günaydın gibi isimler büyük boy divan sazı kullanırlarken Orhan Gencebay’ın daha küçük bir çalgı kullandığı bilinmektedir. Bu çalgının sap boyu 65-66 cm. civarında olup tellerin uzunlukları da bu sap boyunu karşılayabilmek için 100 cm.’nin üzerinde imal edilmektedir. Bağlamaya göre beş ses kalın bir düzen uygulanan divan sazında incede iki, ortada bir+bir kalın sırma, kalında ise bir+bir kalın “bam teli” takılmaktadır. Tok ve gizemli bir ses çıkardığı için uzun havaların giriş küğünde kullanılmaya çok uygundur. Bkz. Bam Teli.

Divertente:

(İt.) Komik, gülünç. Eğlenceli.

Divertimento:

(İt.) Eğlenti, eğlence. Hoşlanma, keyif alma. Ara küğü. Operalarda kırınların yer aldığı ara kesit. İzleyicilerin keyif almaları için yerleştirilen görsel açıdan keyifli, küğsel açıdan kolay dinlenebilir parçalar. Çalgı küğünde ise bir çeşit kırın küğü dizisi. Eğlenceli müzik. Kolay takip edilebilen ve göreceli olarak sade temaların yer aldığı müzikler.

Divertir:

(Fr.) Eğlendirmek.

Divertire:

(İt.) Eğlendirmek.

Divertissant:

(Fr.) Eğlendirici, oyalayıcı, zevkli. Eğlenceli.

Divertissement:

(Fr.) Oyalayıcı, oyalanma, oyalama. Eğlenme, eğlence. Hoş vakit geçirme. Ara küğü. Operalarda bölüm aralarına yerleştirilen hoş ve kolay algılanan küğlerden oluşan ve kırınlarla desteklenen kesit. Opera seyircisine keyifli anlar yaşatmayı amaçlayan ve genellikle operanın konusu ile ilgili olmayan bölümcükler.

Divisi:

(İt.) Bölümlü, bölünmüş. Eğer bir çalgı partisinde birden fazla (iki ya da daha çok) ses bulunmaktaysa bu seslerin o çalgı grubu tarafından paylaşımı. Çoklu yazılmış ses gidişlerinin sağlı-sollu bölümlenmesi, bu tür yazımların çalgılar arasında nasıl paylaşılacağı. Çoklu ses partilerinin bir çalgı grubu içinde bölüşülerek seslendirilmesi.

Divisibile:

(İt.) Bölünebilir.

Diyalekt:

Fransızca diyalekt (dialecte) sözü dil bilimi alanında “Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu” anlamında kullanılmaktadır. Bu yabancı söz için dilimizde lehçe karşılığı bulunmaktadır.

Diyalog:

Bkz. Dialog, dialogo, dialogue.

Diyapazon:

Bkz. Diapason, Diaposon, Diyapozon.

\ Diyapozon:

Sert bir yüzeye vurulduğunda “la” sesi verecek şekilde titreşen ve çalgıların düzenlenmesinde (akordunda) kullanılan çatal şeklindeki alet. “La” sesini veren çatal şeklinde metal aygıt. Bkz. Diyapazon, Diapason, Diaposon.

Diyatonik:

İçinde yabancı sesler bulunmayan aşıt (gam). Bkz. Diatonic.

Diyez:

Diyez İşareti
Önüne konulduğu notayı yarım ses incelten işaret, diez. Bir sesin yarım derece (yarım ton) inceden çalınacağını ya da okunacağını gösteren simge (nota işareti). (Fr. Dièse, İng. Sharp).

Diyezlerin Sırası:

Büyük do dizisi (do majör), hiçbir değiştirici işarete gerek göstermeyen tek dizidir. Bu aşıttan sonra sırasıyla tek diyeze gereksinim duyan büyük so (so majör) dizisi, iki diyeze gereksinim duyan büyük re (re majör) dizisi, üç diyeze gereksinim duyan büyük la (la majör) dizisi, dört diyeze gereksinim duyan büyük mi (mi majör) dizisi, beş diyeze gereksinim duyan büyük si (si majör) dizisi, altı diyeze gereksinim duyan büyük fadiyez (fadiyez majör) dizisi, yedi diyeze gereksinim duyan büyük dodiyez (dodiyez majör) dizisi gelir. Bu tabloya göre diyezlerin sırası şöyledir: fadiyez (1), dodiyez (2), sodiyez (3), rediyez (4), ladiyez (5), midiyez (6), sidiyez (7). Diyezlerin açıklanan bu sırasayılama düzeni hep aynıdır ve değiştirilemez. Bkz. Başlık. Aşağıdaki örneklerde diyezlerin başlıktaki (donatı) yerleri so ve fa açkıları kullanılmış dizeklerde sunulmuştur:

Diyezlerin Başlıktaki Yerleri

Diyezli Büyük(lü) Diziler (Majör Diziler):

Diyezli büyük (majör) dizilerde sırasıyla büyük do (değiştirici yok) - büyük so (1 diyez) - büyük re (2 diyez) - büyük la (3 diyez) - büyük mi (4 diyez) - büyük si (5 diyez) - büyük fadiyez (6 diyez) - büyük dodiyez (7 diyez) dizilerini ele aldık. Büyük fadiyez dizisinden sonra da büyük sodiyez (1 çiftdiyez) - büyük rediyez (2 çiftdiyez) - büyük ladiyez (3 çiftdiyez) - büyük midiyez (4 çiftdiyez) - büyük sidiyez (5 çiftdiyez) aşıtları gelmekte ve döngü tamamlanmaktadır. (Sidiyez = Do). Çift diyezlerin devreye girmesi ile nota yazımı çok karmaşık bir durum sergileyeceğinden dolayı mümkün olduğunca bunların kullanımı az tercih edilmeli ve daha sade yollardan yürümek tercih edilmelidir. Örneğin, bir küğ yaratısında büyük sodiyez (sodiyez majör) dizisi kullanılabilir, bu durumda çift diyezli yazım karşımıza çıkabilir. Ancak bu durum yazı içinde geçmelidir, başlığa çift diyez konularak “Büyük Sodiyez” dizisi ile küğsel bir parça kaleme alınmamalıdır. Bir “çift diyezli” başlık kullanılmadığına  göre, iki ya da üç ... v.b. adet çift diyezli başlıklarda elbette kullanılmaz. Yukarıda anlatılanların hareketinin saat yönünde “beşli” aralıklar olduğuna dikkat ediniz. Bkz. Diyezlerin Sırası.

Diyezli Doğal Küçük(lü) Diziler (Diyezli Doğal Minör Dizileri):

Cinsleri ne olursa olsun, küçük(lü) (minör) diziler de büyük(lü) (majör) diziler gibi diyezlenebilir veya bemollenebilirler. Diyezli doğal küçüklü diziler diyez sırasına göre şunlardır: Küçük Mi Doğal Dizisi (Tek Diyez-fadiyez), Küçük Si Doğal Dizisi (Çift Diyez-fadiyez+dodiyez), Küçük Fadiyez Doğal Dizisi (Üç Diyez- fadiyez+dodiyez+sodiyez), Küçük Dodiyez Doğal Dizisi (Dört Diyez- fadiyez+dodiyez+sodiyez+rediyez), Küçük Sodiyez Doğal Dizisi (Beş Diyez- fadiyez+dodiyez+sodiyez+rediyez+ladiyez), Küçük Rediyez Doğal Dizisi (Altı Diyez- fadiyez+dodiyez+sodiyez+rediyez+ladiyez+midiyez), Küçük Ladiyez Doğal Dizisi (Yedi Diyez- fadiyez+dodiyez+sodiyez+rediyez+ladiyez+midiyez+sidiyez). Bkz. Küçük Mi Doğal Dizisi, Küçük Si Doğal Dizisi, Küçük Fadiyez Doğal Dizisi, Küçük Dodiyez Doğal Dizisi, Küçük Sodiyez Doğal Dizisi, Küçük Rediyez Doğal Dizisi, Küçük Ladiyez Doğal Dizisi. Bemollü Doğal Küçüklü Diziler (Bemollü Doğal Minör Dizileri).

Dizek:

Düz, yatay ve eşit aralıklı beş çizgiden oluşan ve notaları yazmak için kullandığımız sisteme "dizek" denilir. Notalar dizeğin çizgileri üzerlerine ya da boşluklarına yazılırlar. Küğ yazısının harfleri olan sesleri bir diğerinden ayıran tek unsur bunlar arasındaki incelik ve kalınlık farklarıdır. Küğ yazısında bu farkların belirtilmesi gereklidir. Sesler arasındaki incelik-kalınlık farkları önceleri belli bir ses çizgisinin alt ya da üst taraflarına inmek ve çıkmak yolu ile gösterilme yoluna gidilmiş; ilk başlarda tek bir çizgi yeterli bulunmuş iken zamanla buna bir ikinci, üçüncü, dördüncü ve en sonunda da bir beşinci çizgi ilave edilmiş, böylece beş çizginin arasında dört adet de boşluk elde edilmiştir. Bu çizgilerin eklenmesinin nedeni seslerin yerlerini tam olarak belli etmektir. Küğ yazısının harfleri olan notalar bu çizgilerin üzerlerine ya da boşluklara yazılır ve bulundukları yerlere göre de isimlerini alırlar. Örneğin; birinci çizginin üzerine yazılan nota, dördüncü çizginin üzerine yazılan nota ya da üçüncü boşlukta konuşlanan nota gibi... Küğ yazısının harfleri olan notaları yazmak için kullandığımız beş çizgi ve dört boşluktan oluşan sisteme “dizek” denilir. Dizeğin çizgi ve boşlukları aşağıdan yukarıya doğru sayılır. (Bkz.: Porte, Küğ Yazısı)

Dizek

Dizek Çizgilerinin Sırası:

Notaları yazıp okumamıza yarayan düz, yatay ve eşit aralıklı beş çizgi ve bu beş çizginin aralarında yer alan dört boşluğa "dizek" denildiğini bir önceki konuda görmüştük. Dizekteki çizgiler ve boşluklar aşağıdan yukarıya doğru sırasayılandırılırlar. Dizeğin çizgileri alttan üste doğru sayılır. Buna göre “en alttaki çizgiye birinci çizgi, en üstteki çizgiye de beşinci çizgi” denilir. Öteki çizgiler de bu sıraya göre yerlerini alırlar. Beş çizginin arasında dört tane boşluk bulunmaktadır. Bunlar da çizgiler gibi alttan üste doğru sayılırlar ve “en alttakine birinci boşluk, en üsttekine de dördüncü boşluk” denilir. Öteki boşluklar da bu sıraya göre yerlerini alırlar:

Dizek Çizgilerinin Sırası

Sesler, dizekte aşağıdan yukarıya doğru çıkıldıkça incelirler (tizleşirler), yukarıdan aşağıya doğru inildikçe de kalınlaşırlar (pesleşirler).

Dizekte Seslerin İsimlendirilmesi:

Dizeğin çizgilerine veya boşluklarına yazılan seslerin isimlendirilmesi için dizekteki beş çizgiden birine herhangi bir sesin ismi verilir. Yazılması gerektiğinde o ses, hep bu çizginin üzerine yazılır. Öteki sesler de bu ilk sese göre hesaplanarak bu çizginin üst ya da alt tarafındaki çizgilere ya da boşluklara yazılır. Örneğin, ikinci çizgiyi “sol” sesine verecek olursak, bu çizgi üzerine yazılacak notaların her biri “sol” ismini almış olur:

Sol Çizgisi

İkinci çizgiyi “sol” sesi yerine, örneğin do sesine de ayırabiliriz. Bu durumda ikinci çizgi üzerine yazılacak notaların her biri “do” ismini alır:

Do Çizgisi

Kısacası, aynı çizgiyi istediğimiz sese verebileceğimiz açıktır. Elbette, bu durumda söz konusu çizgi ilgili sesin ismini alır. Yedi tane sesimiz olduğuna göre, aynı çizgiye yedi türlü isim verme olanağımız bulunmaktadır. (Bkz.: Açkı/Anahtar)

Dizge:

Bir bütünsellik oluşturacak şekilde birbirine bağlanan ögelerin tümü, sistem. Bir ilkeye ya da bakış açısına bağlı olarak düzenlenmiş düşünceler, bilgiler ve öğretiler sistemi. Üzerinde ölçme yapılabilen belirli nesnelerin oluşturduğu topluluk.

Dizgesel:

Dizge ile ilgili, sistemli, sistematik. Bir dizgeye göre düzenlenmiş olan, dizge ile ilgili.

Dizgesellik:

Dizgesel olma durumu.

Dizi:

(İt. Gamma, scala; İsp. Gama, İng. Scale, Alm. Tonleiter) Saptanmış ilkelere göre sıralanmış seslere ya da ses gruplarına “dizi” denir. Yüksekliklerine, yani frekanslarına göre ardarda sıralanan dizileri öğrenmek her küğ öğrencisinin temel görevlerinden birisidir. Bu diziler içerdikleri seslerin niteliklerine, sıralanma biçimlerine ve dizide yer alan seslerin sayılarına göre farklı türler oluşturur ve değişik isimler alırlar. (Bkz. Genel Dizi, Pentatonik Dizi, Diyatonik Dizi, Kromatik Dizi, Majör [Büyük-lü] Dizi, minör [küçük-lü] dizi, diyezli diyezler, bemollü diziler, doğal diziler, armonik diziler, melodik diziler)

Dizilerde Aralıklar:

Herhangi bir sesten başlayarak inici veya çıkıcı bir dizi oluşturabiliriz. Bir sekizli, yani herhangi bir ses ile o sesin incesi ya da kalını arası uluslararasında kabul görmüş olan dizgede oniki yarım aralıktan oluşur ve aynı oranda bölünürler. Dolayısıyla tüm bu ses araları birbirine eşit mesafededir. Ancak, bir sekizli içerisindeki aralıkların düzenlenmesini değişik şekillerde yapmamız olanaklıdır. Aralıkların değişik şekillerde düzenlenmesi ise oluşturacağımız dizilerin birbirinden farklı etkiler oluşturmasına yol açar. O halde “bir dizinin özelliğini meydana getiren unsur, o diziyi oluşturan sesler arasındaki tam ve yarım adımların (perdelerin / k2 ve B) dizi içerisinde konumlandıkları yerlerdir.”

Dizilerin Doğal Küçük(lü) Dizi Kalıbına Göre Düzenlenmesi ve La Doğal Küçük(lü) Dizisi:

Herhangi bir “la” sesinden başlayarak bir sekizli (oktav) incesinde biten -yani la sesinden öteki la sesine giden- diziyi ele alalım. Bu dizi “doğal küçük(lü) dizi kalıbı”na (doğal minör) tam anlamıyla uymaktadır ve bu nedenle “la doğal küçük(lü) dizisi” ismini alır. Yapısında diyez veya bemol bulunmayan tek doğal küçük(lü) dizidir.

La Doğal Minör Dizisi

Do Majör Gamı, Do Majör Dizisi:

Bkz. Büyük Do Dizisi.

Dobemol Majör Gamı, Dobemol Majör Dizisi:

Bkz. Büyük Dobemol Dizisi.

Dodiyez Majör Gamı, Dodiyez Majör Dizisi:

Bkz. Büyük Dodiyez Dizisi.

Doğaçlama:

İrticalen söylenen parça. İçinden geldiği gibi anında seslendirme ya da söyleme. Bkz. Emprovizasyon. İmprovizasyon.

Doğal Küçük(lü) Dizi Kalıbı:

(Doğal Minör Dizi Kalıbı) Bu dizide sesler şu aralıklarla sıralanırlar: B2+k2+B2+B2+k2+B2+B2. Başka bir ifade ile Tam+Yarım+Tam+Tam+Yarım+Tam+Tam (1+1/2+1+1+1/2+1+1).

Doğal Minör Dizisi:

Bkz. Doğal Küçük(lü) Dizi Kalıbı.

\ Doğan Umut Music Company:

6 Ağustos 2019 tarihinde çalışma hayatına başlayan küğ prodüksiyon şirketidir. Bu şirket, “Kültür ve Turizm Bakanlığı”nca onaylı yapım belgesine sahiptir, bu nedenle tüm küğ albümü projelerini resmi olarak yayınlama hakkına sahiptir. Çalışma adresi: Mimar Sinan Mahallesi, Yıldırım Beyazıt Sokak D: C-Blok No:3 Büyükçekmece-İstanbul.

\ Doğan, Ünsal:

1968 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Ankara’da okudu. Babasının çok iyi bir bağlama yapımcısı ve aynı zamanda iyi bir icracı olmasından etkilenerek bağlama çalmaya başladı. Musa Eroğlu ve Coşkun Güla’yla bağlama, dağar ve nota konularında çalıştı. 1987 yılında “Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu”na girdi. 1988 yılında “TRT”nin açmış olduğu sınavı kazanarak “Ankara Türk Halk Müziği Gençlik Korosu”na katıldı. Mustafa Özgül ve Hikmet Taşan’la çalıştı. “TRT”nin radyo ve televizyon izlencelerinde görev aldı. 1989 yılında küğsel çalışmalarını engellediği için “Basın Yayın Yüksek Okulu”nu bırakıp “Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü”ne girdi. 1990 yılında yapılan “Liselerarası Türk Halk Müziği Koroları Yarışması”nda “Samsun 19 Mayıs Lisesi”ne bağlamayla eşlik etti. Bu yarışmada yalkın çalgı bölümünde Türkiye birincisi oldu. Bu arada folklor derneklerinde bağlama hocalığı yaptı. 1991 yılında  “Kültür Bakanlığı”nın açmış olduğu sınavla “Sivas Devlet Türk Halk Müziği Korosu”na saz sanatçısı olarak girdi. Bu dönemde “Kültür Bakanlığı” bünyesinde açılan bağlama kursunda eğitimcilik yaptı. Zara’nın Giritli köyünde derleme çalışmalarına katıldı. Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş ve Malatya yörelerinden derlemeler yaptı. 1997’de geçici görevle geldiği Ankara’da “Devlet Türk Halk Müziği Korosu”nda İrfan Gürdal’la tanışıp “İpekyolu Türk Müziği Topluluğu”na katıldı. Bu topluluğun 1999 yılında resmileşmesinden sonra çalışmalarıma “Kültür Bakanlığı Devlet Türk Dünyası Müziği Topluluğu”nda devam etmektedir.

\ Doğrulu, Rayif:

1993’te Almanya’nın Papenburg kentinde dünyaya geldi. Çok küçük yaşta iken ailesinin de desteği ile piyano ve vurmalı çalgılar çalarak küğ dünyası ile tanıştı. İlerleyen yaşlarında özel olarak piyano, ırlama, remileme ve küğ kuramları dersleri aldı. Lise eğitiminde “ATSO Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi”nde Mehmet Akgül, Mustafa Tügen ve Elvan Vuralakçalı ile  piyano üzerine çalışmalar yaptı. Aynı okulda viyola, kanun, koro, remileme, küğ kuramları dersleri görerek kendisini geliştirdi. Recep Uluçay ile koro çalıştı. Betül Özcanlı ile kanun çalışmaya devam etti. İlk bağdasını bu okulda vermiş ve daha sonra bireysel dinletilerinde seslendirmiştir. Daha sonra Orhan Şallıel’in çalışmalarını yakından takip etti. Engin Babahan ile kontrabas, Utku Vargı ile yan flüt çalışmaya başladı. Orhan Şallıel’in orkestra yönetkenliği üzerine verdiği ustalık sınıfı çalışmalarında kendisiyle ve “Antalya Devlet Senfoni Orkestrası” ile çalışma imkanı buldu. “Antalya Altın Portakal Film Festivali Açılış Dinletisi”nde “Orkestra Yönetken Yardımcılığı” yaptı. Ayrıca aynı film festivalinde dereceye girmiş olan “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” adlı filmin özgün küğ yönetmeni ve bağdarının yardımcılığını yaptı. Festivalin ardından Orhan Şallıel’in Türkiye’de bir ilki gerçeklerştirdiği “Nutuk Etno-Senfonik Projesi”nde “Orkestra Yönetken Yardımcılığı”na devam etti. Türkiye’de 4.sü düzenlenen “Birleşmiş Milletler 4. En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı”nda “Orkestra Yönetken Yardımcılığı” yaptı. Caner Ruhselman ile “Antalya Devlet Opera ve Balesi Gençlik Korosu”nda çalışma fırsatı buldu. Ayrıca “T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı” ile “Antalya Devlet Senfoni Orkestrası” işbirliğinde Orhan Şallıel’in projesi olan “1. Ferit Tüzün Ulusal Orkestra Şefliği Yarışması”nda 5.lik derecesi aldı. “İstanbul Cemal Reşid Rey Senfoni Orkestrası” ve “İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu” ortak dinletisi içinde olan “Mehter Senfoni”yi “Türkiye'nin En Genç Orkestra Yönetkeni” ünvanı ile yönetmiştir. Daha sonra “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Çağnur Gürsan ile ırlama ve Terane Abbaszade ile eşlik gerçekleme derslerine devam etti. “İstanbul Devlet Tiyatrosu”nda “Küğ Direktörü Yardımcılığı”, “Koro Yönetkenliği” ve “Orkesta Konuk Sanatçısı” olarak görev almıştır. Halen orkestra yönetkenliği kariyerine devam etmektedir.

Doğu, Vural:

Keman sanatçısı Vural Doğu 77 yaşında iken sonsuzluğa göç etmiştir. Çigan kemancılığı konusundaki ustalığı O’nun gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında pek tanınmasını sağlamıştı. Yorumculuğu ise örnek alınmaktaydı. Son dönemlerinde Marmaris’e yerleşmiş bulunan Vural Doğu 13.12.2015 Pazar günü “Karacaahmet Mezarlığı”na defnedilmiştir. Sanatçı “İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası”nda da görev yapmıştı. Vural Doğu, son yıllarında alzheimer hastalığına yakalanmıştı.

\ Doğum Günü Şarkısı (Hppy Birthday Song):

İyi ki doğdun …., iyi ki doğdun …., iyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun ….! (Happy Birthday To You…, happy birthday to you, happy birthday, happy birthday, happy birthday to you!) Hemen hemen herkesin bildiği doğum günü şarkısının kökeni hayli uzun zaman önce yaşamış iki kız kardeşe dayanmaktadır. Her doğum gününde sayısız kereler söylenen bu şarkı 1800’lü yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nin Kentucky Eyaletinde yaşamış Patty Smith Hill ve Mildred Jane Hill tarafından yazılmıştır. Bir anaokulu öğretmeni olan Patty’nin okuldan çekinen çocukları sabahları tatlı bir şekilde karşılamak için yazdığı sözler bir piyanist ve bağdar olan kızkardeşi Mildred’in yazdığı sade ezgi ile birleşince oldukça başarılı bir şarkı ortaya çıkmıstır. Parçanın öğrenciler için yazılan orijinal versiyonunun sözleri şöyledir: “Good morning to you, good morning to you, good morning dear children, good morning to all!” (Günün aydın olsun, günün aydın olsun, günaydın canım çocuklar, günaydın herkese!) Bu parça 1893 yılında “Anaokulu Şarkıları” isimli kitapta yer alınca dünya çapında tanınmaya başlamıştır. Daha sonra bir doğum günü kutlaması sırasında Patty Smith Hill’in önerisi ile şarkının sözleri bugünkü halini almıştır. “Guiness Rekorlar Kitabı”na göre İngilizce’de en çok söylenen üç şarkıdan biri olmuştur. En çok yankı yapan uygulamalarından birisi 19 Mayıs 1962’de Marilyn Monroe tarafından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Fitzgerald Kennedy için “Happy Birthday Mr. President” şeklinde söylenmiş olmasıdır.

Doğuşkan Sesler:

“Anases” ile birlikte çok sayıda başka sesin de var olduğunu görmüştük (Bkz. Anases). Anases ile birlikte işitilen bu sesler rasgele meydana çıkmazlar. Bir anases ile birlikte işitilen sesler hep aynı seslerdir. Kısacası, bir anasesle birlikte -daha hafif olarak işitilseler bile- ortaya çıkan seslerin ne cinsinde ve ne de sıralarında hiçbir değişiklik olmaz. Örneğin, piyanoda aşağıda gördüğünüz do sesini çalacak olursak:


Doğuşkan Sesler - Do

 

İşitilecek sesler şunlar olacaktır:


Do Sesinin Doğuşkanları


Bu sıra hiç bozulmaz. Örneğin, anases do ile bu do’dan sonra bir sekizli inceden gelen do arasına veya bu ikinci do ile ondan sonra gelen so arasına başka bir sesin girmesi kesinlikle olanaklı olmadığı gibi, bu seslerde de hiçbir değişiklik olmaz. İlk do işitildiği anda öteki sesler de -yukarıdaki örnekte gösterildiği gibi- aynı sıra ile işitilir.

 

Eğer yukarıdaki örnekte 2 numarada yer alan do tuşuna basarsak bu kez işiteceğimiz sesler sırası ile şunlar olacaktır:


2nci Do'nun Doğuşkanları

 

Görüldüğü gibi, hangi do tuşuna basarsak basalım, çizelgedeki sesler hep aynı kalmakta ve en küçük bir değişiklik olmamaktadır.

 

Anases olarak başka bir sesi ele alalım. Bu kez, incelememize söz konusu olan sese ait özel sesler sırasıyla işitilir:


Fa Sesinin Doğuşkanları


Bu kalın “fa”nın bir sekizli incesinden başladığımızı, yani yukarıdaki örnekte yer alan 2 numaradaki fa sesini anases olarak aldığımızı düşünelim. Bu kez aynı seslerin bir sekizli incesinden yine ortaya çıktığını görürüz.

 

Bu, şu anlama gelmektedir: Bir sesin ortaya çıkardığı tüm bu diğer sesler rasgele değil, gerçekten belli kurallara ve bir düzene bağlı olarak meydana gelmektedir.

 

“Anases ile birlikte meydana gelen seslere ‘Doğuşkan Sesler” ya da sadece “Doğuşkanlar” adı verilir.”

 

Acaba bu doğuşkan sesler salt bir telin titreşimi sonucunda mı oluşur? Tel olmasaydı, yani ses telden başka bir araçtan -örneğin bir borudan veya bir cihazdan elde edilecek olsaydı- bu sesler yine de var olacak mıydı? Kesinlikle evet! Bu sesler ses üreten kaynak ne olursa olsun mevcuttur. Bunu başka bir örnekte göstererek kanıtlayalım.

 

Bir sürme trombon alıp sürgüsünü kapattıktan sonra bu çalgıya en kalın sesini elde etmek üzere üflersek, son ra da, her defasında nefesimizi biraz daha kuvvetlendirerek ve dudağımızı gerektiği gibi büzerek üflemeye devam edersek ortaya aşağıda göreceğiniz sesler çıkar:

Trombon

Unutmayalım ki bu sesleri elde etmek için sazın sürgüsünü hiç oynatmadık ve baştan sona kapalı tuttuk. Kısacası, bir borudan da yine aynı "doğuşkanları"
 elde etmiş olduk. Bu deney de bize sesin karmaşık niteliğini kanıtla
mış oldu.


Doğuşkan sesler sonsuzdur, yani sonsuz olarak sürer gider. Baş kısımlarda, yani anasese yakın olan yerlerde bulunan doğuşkanları işitmek daha kolay olduğu halde diğerlerini algılamak daha zorlaşır ve nihayetinde kulak bunları duymaz olur. Duyulmamaları, hiç şüphesiz, bunların yok oldukları anlamına gelmemektedir.

 

Doğuşkan sesler gittikçe çoğalarak sıralanmaktadır. Yukarıda verilen örnekleri incelersek tümünde de anases (1 numara) ile bunun sekizli incesinde bulunan doğuşkan (2 numara) arasına başka hiçbir ses girmemiştir. 4 numaralı doğuşkan ise 2 numaralı doğuşkanın sekizli incesidir ve aralarına bir tek başka ses girmiştir. 4 numaralı doğuşkan ile bunun bir sekizli incesi olan 8 numaralı doğuşkan arasında üç başka ses yer almaktadır. Açıkça görüldüğü gibi, anasesi oluşturan 1 numaralı doğuşkan 2, 4 ve 8 numaralı doğuşkanlarda birer sekizli inceden tekrarlanmıştır. Eğer sıralamayı sürdürecek olursal 16, 32 ve 64 numaralı doğuşkanların da hep anases olan 1 numaralı doğuşkanın birer sekizli incesinden tekrarı olduğunu, yani 1 numaranın daha inceden doğuşkanları olduğunu anlarız. Fakat, her sekizlinin arasına giren başka seslerin sayısı giderek artar ve sesler sıkışır. Kısacası, doğuşkanlar dizisi, bu şekilde, sekizliden sekizliye çoğalarak ve araları gittikçe sıkışarak sürer, gider.

Dol.:

(İt.) Dolce teriminin kısaltılmış şekli. Bkz. Dolce.

Dolce:

(İt.) Hoş, güzel. Cana yakın. Tatlı. Tatlı bir deyişle. Latif bir ifadeyle. Kısa yazılışı: Dol. Bkz. Dol, dolcemente, con dolcezza, dolcezza, dolcissimo.

Dolce, grazioso:

(İt.) Hoş ve tatlı, ancak zarif. Hoş, tatlı, şirin.

Dolce, soave:

(İt.) Yumuşak ve tatlı, ancak alçak bir sesle. Yavaş, alçak sesli.

Dolcemente:

(İt.) Latif, tatlı bir ifadeyle dolu olarak. Tatlı bir deyişle. Duygu yüklü seslendirme. Bkz. Dolce, con dolcezza, dolcissimo.

Dolcezza:

(İt.) Tatlılık, yumuşaklık, naziklik, nezaket, şirinlik, sevimlilik. Ilımlılık, ılımanlık. Hafiflik, sükunet. Kibarlık. Uysallık, sevecenlik. Bu sayılan niteliklere uygun bir şekilde çalmak ya da söylemek.

Dolcissimo:

(İt.) Son derece tatlı bir ifadeyle, gayet tatlı. Hoş ve latif. Küğsel bir yaratıda eserin başına ya da bir bölüm veya kesitine konulabilir. Bu terimin konulduğu yaratı, yaratı alanı, bölüm ya da kesit tatlı ve hoş bir ifadeyle çalınacak demektir. Çok tatlı bir deyişle. Bkz. Dolce.

Dolendo:

(İt.) Acıklı bir deyiş ile. Kederli bir ifade ile. Şikayetçi, acıklı. Yanık bir tarzda. Bkz. Dolente. Delente.

Dolente:

(İt.) Acıklı, yanık bir deyiş ile. Kederli bir ifade ile. Acıklı, yanık. Bkz. Dolendo. Dolore. Con dolore, dolorosamente. Doloroso.

Dolore:

(İt.) Izdıraplı, ıstıraplı. Acıklı, üzüntülü. Ağrı, acı. Dert, dertli. Hüzünlü bir ifade ile. Üzüntülü bir tarzda. Hüzünlü bir deyişle. Büyük acı, ızdırap. Dertli, üzüntü kaynaklı. Bkz. Dolendo. Dolente. Con dolore, dolorosamente. Doloroso.

Dolorosamente:

(İt.) Acı dolu, hüzünlü bir ifadeyle. Üzüntülü bir deyişle.

Doloroso:

(İt.) Acı veren, elemli, kederli. Acılı bir ifadeyle. Acıklı, yaslı bir deyişle.

Dolu Tel (Kapalı Tel):

Bir veya birden çok parmağın tel ya da teller üzerinde basmış olduğu durum, parmak ya da parmakların teller üzerinde yerleştirilmiş olduğu konum, teller üzerinde parmakların basılması ya da dokunması ile elde edilen ses, kapalı tel. Bkz. Boş Tel (Açık Tel).

\ Domeniconi, Carlo:

Gitarın günümüzdeki en önde gelen sanatçılarından biri olan İtalyan gitar sanatçısı ve bağdar Carlo Domeniconi, 1947 yılında Csena’da doğdu. Gitar çalışmalarına onüç yaşındayken Carmen Lenzi–Mozzani ile başladı. İlk bağdama uğraşılarına da o tarihlerde girdi. Henüz onyedi yaşındayken “Pesaro Konservatuvarı”ndan ilk diplomasını aldı. İkinci diplomasını Berlin’de kazandı. 1969–1992 yılları arasında kendisinin de bağdama eğitimi aldığı “Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulu”nda öğretim görevlisi oldu. 1977’de “İstanbul Konservatuvarı”nda Türkiye’nin ilk gitar bölümünü kurdu ve üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştı. Çok etkilendiği Türk küğü biçimlerini düzümsel ve tonal sistemlerini neredeyse tanrı vergisi olan yetenekleri ve tamamıyla kendine ait tarzıyla geliştirmiş ve çalışmalarına yansıtmıştır. Bağdaları çoğunlukla gitar içindir. Onyedi gitar konçertosu vardır. Yaklaşık olarak bu yaratıların yarısı tek gitar, diğer yarısı çeşitli çalgı grupları içindir. En çok çalınan yaratıları arasında “Koyunbaba”, “Orta Şekerli Gitar Konçertosu”, “İki Gitar için Akdeniz Konçertosu”, “Türk Sazı ve Gitar için Berlinbul Konçertosu” ve “Keman, Soprano, Telli Çalgılar Dörtlüsü, Akordiyon, Piyano, Viola da Gamba ve Vurmalılar için  Şeytan Trili” sayılabilir.

Dominant:

(Alm.) Dizinin beşinci derecesi. Dizinin 5. derecesi üzerine kurulan uygu. Baskın, güçlü. Hakim, egemen. Hükmeden. Etken, başat. Güçlü karakter. Başat karakter. Baskın ses. Güçlü uygu. Çeken ses.

Dominantakkord:

(Alm.) Dizinin beşinci derecesi üzerine kurulan uygu. 5. derece akoru. Güçlü uygu.

Donanım:

(Tr.) Dizek üzerinde yer alan, tonalite veya makama ait olan değiştirici işaretler. Bkz.: Donatı.

Donatı:

(Tr.) Bkz. Armatura, Armür, Armure, Başlık. Açkı ile metrik sistemi belirten üstüste yazılmış rakamlar arasında, dizeğe yerleştirilmiş olan değiştirici işaretlerin bulunduğu alana verilen isim.

Doppio:

(İt.) Çift, iki katı, ikili, duble. Muhtelif İtalyanca terimlerin başında bulunur. Bu tür terimlerin başına getirildiği takdirde o terimin içerdiği anlamın iki katı gerçekleştirilmeli anlamına gelir. D. movimento, D. note, D. pedale, D. trillo gibi...

Doppio più lento:

(İt.) İki kat ağır.

\ Dornemann, Joan:

“Metropolitan Operası”nın yardımcı yönetmeni olan Joan Dornemann, günümüzde dünyanın en önde gelen ve saygı gören opera eğitmenlerinden birisidir. Adı geçen kurumda sahneye çıkacak olan ses sanatçılarını ve uluslararası tanınırlığı olan ırlağanları performansları için hazırlamak O’nun asıl çalışma alanıydı. Luciano Pavarotti, Plácido Domingo, Mirella Freni, José Carreras, Sherrill Milnes, Kiri Te Kanawa, Aprile Millo, Montserrat Caballe, Deborah Voigt, Renée Fleming, Neil Shicoff, Juan Diego Flórez, Leo Nucci ve bunlar gibi sayısız ünlü isimlerle çalıştı. Ayrıca bir piyanist olarak opera sahneleri dışında dinleti verecek çok sayıda ırlağan ve seçkin sanatçıya rehberlik yaparak onları yalkıcı olarak yapacakları etkinlikler için eğitti. Dornemann’ın çatısı altında hizmet verdiği diğer kuruluşlar arasında Barselona’da bulunan “Gran Liceo”, “Spoleto Festivali”, “New York Kent Operası” ve “Paris Ulusal Operası” bulunmaktadır. Sanatçı “Metropolitan Operası”nda James Levine, James Conlon, Carlos Kleiber, Marcello Viotti ve benzeri önemli yönetkenlerle birlikte görev yapmıştır. Joan Dornemann genç ırlağanların her zaman büyük bir destekçisi olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Yeni Zelanda, Kanada, Meksika, Rusya, Çin, Japonya ve Fransa’da yapılan ustalık kurslarında eğitimci olarak çalışmış, tecrübe ve birikiminden gençlerin yararlanmasını sağlamıştır. Verdi’nin “Don Carlos” ve “Aida” operalarında yer alacak ertikten ırlağanları geliştirmek amacıyla Rusya’ya giderek “Kirov Operası”nda Valery Gergiev yönetkenliğinde görev yapmıştır. Fransa’da “Paris Ulusal Operası”nda “La Boheme” ve “La Cenerentola” operalarında rol alanlara vokal koçluğu görevini üstlenmiştir. Bayan Dornemann “Metropolitan Operası”nın “La Boheme Operası”nda Luciano Pavarotti ve Renata Scotto ile yaptığı ilk canlı yayına katkıları nedeniyle “Emmy Ödülü” almıştır. “Complete Preparation: A Guide to Auditioning for the Opera” (Tam Hazırlık: Opera Odisyonu İçin Bir Kılavuz) isimli kitabın yazarıdır. Joan Dornemann, “Uluslararası Vokal Sanatları Enstitüsü”nün (eski adıyla “İsrail Vokal Sanatları Enstitüsü”) kurucusudur. (http://www.ivai.org/israel.htm) Bu bir yaz kursu programı olup ertikten genç ırlağanların performanslarını ve odisyonel kapasitelerini geliştirme konusuna odaklanmaktadır.

\ Doruk, Tuğer:

1985 yılında İzmir’de doğdu. 1999 yılında “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”na girerek Atıf Peynirci ile kılarinet, Tolga Alpay ile oda küğü çalışmalarına başladı. Avrupa’da önemli başarılar kazanmış Türk kılarinet ustaları olan Nusret İspir ve Oğuz Karakaş ile çalışma fırsatı buldu. Dünyaca ünlü kılarinet yalkıcılarından Sarah Elbaz, Alain Damiens ve Nicolas Baldeyrou ile ustalık sınıfı çalışmalarına katıldı. “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı”nda Atıf Peynirci ile kılarinet, Murat Özülgen ile oda küğü çalışmalarını sürdüren Tuğer Doruk bir çok dinleti ve etkinlikte görev aldı.

Double Concerto:

Bkz. İkili konçerto.

Döneç (Tekrar İşareti):

Döneç İşaretleri Birden fazla çalınması ya da söylenmesi istenen bir eser kesiti için kullanılır. Gereksinime göre yinelenecek kesitin başına, ortasına ve sonuna konulur. Üç türlü döneç işareti vardır. İleri döneç (yinelenecek kesitin başladığı yere konulan ve bir çift oluşturan kalın ve ince çizgiler ve bunlardan sonra yer alan iki nokta), çift yönlü döneç (ortada kalın bir çizgi ve bu kalın çizginin iki tarafında konuşlanan ince çizgiler ile ince çizgilerin her birinin soluna ve sağına iki nokta), geri döneç (yinelenecek kesitin bitim yerine konulan ve bir çift oluşturan ince ve kalın çizgiler ve bunlardan önce yer alan iki nokta). Bahsi geçen bu iki noktanın beş çizgili dizeğimizin tam ortasında yer alan üçüncü çizgisini aralarına alacak şekilde konulması bir nota yazım kuralıdır. Döneç konulan ölçüler tekrar söylenir ya da çalınır. Eğer bir döneç işaretinin hemen altında 3x veya 4x (...) gibi sayılar yer almaktaysa bu kesit 3 ya da 4 (...) kez tekrarlanacak anlamına gelir. Örneğin:

3x

Dördül:

Dört adet küğcünün bir araya gelerek kurdukları küğ topluluğu ve bu tür topluluklar için yazılan küğlerin genel ismi. Bkz. Kuartet, Quartet, Quartette.

\ Dört Korno için Anadolu Ezgileri:

Bu kitap Dünya’da bir ilktir. Bu kitap çok farklı bir düşüncenin ürünüdür. Anadolu ezgilerinin bir batı küğü çalgısı olan korno dördülü için düzenlemeleri ve bu ezgilerin öykülerinden oluşmaktadır. İnsanlığın başlangıcından bu yana var olan üflemeli çalgılar, duygu ve düşüncelerin anlatımında önemli bir yer tutar. İlk insandan bugüne var olan korno, özellikle pastoral temalar ve kahramanlık konularının anlatımında kullanılmaktadır. Anadolu ezgileri, Anadolu’da binlerce yılda yaşamış uygarlıkların küğlerinin ve folklorik öykülerinin toplamıdır. Bu kitapta bu iki olgu birleşmiştir. 2006 yılında basılan kitap, Anadolu kültürü ve küğünün tanıtımını yapmaktadır. Almanya’da yayınlanan bu kitap dünyanın en eski kütüphanesi olan “İskenderiye Kütüphanesi” envanterinde de bulunmaktadır. Bu kitap, Zafer Yümlü’nün kendi olanaklarıyla basılmıştır. Kitap, Almanya’daki “Martin Schmid” firması tarafından yayınlanmaktadır. (https://www.martin-schmid-blechblaesernoten.de/Instrumente/Horn/4-Hoerner/Anatolian-Melodies-SpP.html?listtype=search&searchparam=anatolia%20elodies) Kitabın içinde Anadolu’nun farklı bölgelerinden 9 Türkü ve bir film küğü bulunmaktadır. Bunlar; “Dere Boyu Kavaklar”, “Ay Gız”, “Feraye”, “Ben Giderim Batum’a”, “Kul Olayım Kalem Tutan Ellere”, “Estergon Kalesi”, “Benden Selam Olsun Bolu Beyi’ne”, “İki Keklik”, “Gesi Bağları” ve “Devlerin Aşkı” adlı eserlerdir. Kitaptaki eserler bugüne kadar 2013 yılında Avusturya’nın Dornbirn kentinde gerçekleştirilen “Horntage”ta, Brezilya, Fas, Hollanda ve Kanada gibi ülkelerde seslendirilmiştir.

Dörtlü Aralığının Özellikleri:


Aşağıda yer alan doğuşkanları inceleyelim:


Doğuşkanların Gözden Geçirilmesi

 

Bu örnekte (a)'da yer alan so-do aralığı bir dörtlü aralıktır ve bu iki ses arasında 2 1/2 adım uzaklık bulunmaktadır. Bu 2 1/2 adımlık mesafedeki dörtlü aralığı -yerine göre- uyuşumlu bir aralık da oluşturabilir, uyuşumsuz aralık da… Dörtlü aralığı bir ses topluluğunda altta yer almaktaysa -yani, düzeni kuran aralıkların en alt kısmında bulunmaktaysa- uyuşumsuz, ortada veya üstte bulunduğu durumlarda uyuşumludur.

 

Bu kez aşağıda yer alan örnekte (b) ve (c)’yi ayrı ayrı gösterelim:


Dörtlü 2. Örnek

 

(b)’de do-so-do ses topluluğu yer almaktadır ve so-do aralığı üst kısımdadır, altta ise do-so aralığı vardır. Bu örnekte bulunan so-do dörtlüsü uyuşumludur.

 

(c)’deki mi-so-do ses topluluğunda so-do aralığı yine üst kısımdadır, altta ise mi-so aralığı vardır. Dolayısıyla bu örnekte bulunan so-do dörtlüsü de uyuşumludur.

 

Şimdi aşağıda yer alan örnekte (d) ve (e)’yi ayrı ayrı yazalım:


Dörtlü 3. Örnek

 

(d)’deki so-do-mi ses topluluğunda bulunan so-do aralığı alt kısımda bulunmaktadır. O halde bu örnekteki dörtlü aralığı, uyuşumsuz bir aralık niteliği taşımaktadır.

 

(e)’de bulunan so-do dörtlü aralığı bir sekizli + bir dörtlü halinde bulunmaktadır, araya mi sesinin girmesiyle bu aralık bölünmüş bir yapıdadır. Bu durumda dörtlü yine alttadır.

“Temelde bulunan ses değişmediği sürece üstte bulunan seslerin yerleri ne kadar değiştirilirse değiştirilsin, düzen hep aynı aklır.”

(e)’de verdiğimiz örnekteki so-mi-do, (d)’deki so-do-mi’nin başka bir durumunu göstermektedir. Her iki örnekte temelde so sesi yer almaktadır ve diğer sesler de birbirinin aynısıdır. Kısacası (e) örneği de (d) örneği gibi uyuşumsuzdur.
 

Ancak, altta bulunduğu halde dörtlünün uyuşumlu sayıldığı bazı durumlar da vardır. Uyuşumlu hallerinde dörtlü, tam uyuşumludur; çünkü, dörtlü aralıklar tam beşli ile tam sekizli arasındaki farktan başka bir şey değildir.

Dörtlük Es:

Bkz. Dörtlük Sus. Dörtlük Susku.

Dörtlük Sus Simgesi 

Dörtlük Nota:

Bir vuruşta okunan nota. Yuvarlak, içi dolu ve kuyruklu nota biçimidir.

q

Dörtlük Sus:

Dörtlük süre değerinde susulacağını gösterir. Bu miktarda beklenmesi gerektiğini gösteren belirtece “dörtlük sus” denilir. Bkz. Dörtlük Es. Dörtlük Susku. Bir vuruş, yani dörtlük notaya eşdeğer oranda susmak için kullanılan bu işaret aşağıda yer almaktadır:
g    

Dörtlük Susku:

Bk. Dörtlük Sus. Dörtlük Es.

Dörtü Aralık Hakkında Tamamlayıcı Bilgi:

Yerine göre uyuşumlu veya uyuşumsuz olabilen dörtlü aralığını yalın uyuşumlu veya uyuşumsuz aralıklar arasına koymak doğru olmayacaktır. Yalın uyuşumlu veya uyuşumsuz aralıklar yarım adım genişletilir veya daraltılırsa küçük ya da büyük aralıklar haline gelirler. Halbuki bir dörtlü aralık yarım perde genişletilir veya daraltılırsa arık ya da eksik aralık oluşturur. Bu nedenle tam dörtlü aralık dediğimizde 2 1/2 perdelik mesafeyi anlamış oluruz.

Dramatik Sopran:

Dramatik gücü olan sopran ses. Dramatik soprano.

Dramatik Tenor:

Dramatik gücü olan tenor ses.

Dritta:

(İt.) Sağ el. Fransızca "droite" kelimesinin de "dritta" yerine kullanıldığı görülür. Bkz. Droite. Rechts.

Droite:

(Fr.) Sağ el, sağ yön. Bkz. Dritta, rechts.

Drum:

Zeynep Dereli’nin başkanlığını yaptığı “Drum / Dialogue, Respect, Understanding through Music” bir toplumsal sorumluluk projesi olup çalışmalarını küğ aracılığıyla gerçekleştirmektedir. Yapılan dinletilerin tüm gelirlerini toplum gereksinimlerini karşılamak için kullanmakta olan “Drum”,“Unicef” ve “Toplum Gönüllüleri Vakfı”yla işbirliği yapmakta, küğ aracılığıyla insanların birbirleriyle ortak paydasını bulmada yardımcı olmaktadır.

Drum:

(İng.) Davul, bateri, dümbelek. Vurmalı bir çalgı. Davul şeklinde şey. Davul çalmak, davul sesi çıkartmak. Parmaklarla veya herhangi bir aracı alet ile tempo tutmak, tartım tutmak. Davul sesi.

Drum Major:

(İng.) Askeri bando yönetkeni, mızıka şefi. Böyle bir topluluğun başındaki kişi. Bu tür bir grubu sevk ve idare eden şahıs.

Drum Majorette:

(İng.) Askeri bir bandonun önünde giden kız.

Drumstick:

(İng.) Davul sopası. Değnek, çubuk. Baget. Davul tokmağı. Trampet değneği. "Drum stick" şeklinde ayrı yazıldığı da olur.

Drumstück:

(Alm.) Davul sopası. Değnek, çubuk. Baget. Davul tokmağı. Trampet değneği.

Due:

(İt.) İki.

Due volte:

(İt.) İki kere, iki kez, iki defa. Çiftleyerek.

\ Duoist:

Duoist 2007 yılında Erhan Birol ve Tolgahan Çoğulu tarafından kurulmuştur. Soner Egesel, Bekir Küçükay, Matthew Greif (Lagq), Lily Afshar, Giuseppe Caputo (Duo Caputo & Pompilio), Andrea Vettoretti, Alfonso Montes (Duo Montes & Kircher) ve Danielle Cumming'in ustalık atölyelerine katılmışlardır. "17. Uluslararası Iserlohn Gitar Festivali"nin kapanış dinletisinde yer almışlardır. "9. Uluslararası Yıldız Teknik Üniversitesi Gitar Günleri"nde, "2. Uluslararası İstanbul Teknik Üniversitesi Savaş Çekirge Gitar Günleri"nde ve "Memphis Üniversitesi", "Boğaziçi Üniversitesi" gibi yerlerde dinletiler vermişlerdir. (Daha fazla bilgi için bkz.: www.duoist.com)

\ Duphly, Jacques:

Fransız harpsikordist, org çalar ve bağdar. Soyadı bazı kaynaklarda Dufly ya da Du Phyl olarak da geçmektedir. Sanatçı 12 Ocak 1715 tarihinde Fransa’nın Rouen kentinde Jacques-Agathe Duphly ve Marie-Louise Boivin’in oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluk çağlarında harpsikord ve org eğitimi almaya başladı. François d’Agincourt sanatçının öğretmenliğini yapmıştır. Daha sonra Normandiya bölgesinde bulunan Evreux komününde bir katedralin orgçaları olarak iş buldu. Ertiksel açıdan ilk işini 19 yaşında iken “Aziz Eloi” katedralinde elde etti. 1740 yılında “Notre Dame de la Ronde” kilisesinde kız kardeşi Marie-Anne-Agathe’nin yardımıyla ikinci bir görev üstlendi. 1742 yılında babasının ölümünden sonra Duphly Paris’e taşındı ve org çalmayı tamamen bırakıp kendisini harpsikord çalgısına adadı. Bu çalgı ile hem çalıcı hem de öğretici olarak pek tanındı. Louis-Claude Daquin kendisi hakkında şu satırları yazmıştır: “Bir süre Rouen’de org sanatçısı olarak çalışan Jacques Duphyl, klavsen için daha yetenekli olduğunu fark ederek org çalmayı bıraktı. Paris’te çok iyi bir harpsikordcu olarak tanındı. Tuşlara dokunuşundaki hafiflik ve süslemelerle bezenen bir yumuşaklık O’nun çaldığı parçalara apayrı bir karakter vermektedir.” Friedrich Wilhelm Marpurg’a göre tekniğini org ile bozmamak için kendisini harpsikord’a adamıştır. Harpsikord yapımcısı Pascal Taskin sanatçıyı Paris’teki en iyi öğretmenlerden biri olarak nitelendirmektedir. Jean Jacques Rousseau’nun isteğiyle -O’nun hazırlamakta olduğu sözlüğe- harpsikord ile ilgili maddelerin yazımında yardımcı olmuştur. Ayrıca 1744, 1748, 1756 ve 1768 yıllarında dört cilt halinde harpsikord için kitaplar yayınladı. Yayınlanan son kitap “La Pothoin” isimli kısa bir rondo içermektedir. Bu dört ciltlik serinin yayınından sonra Duphyl, bilmediğimiz nedenlerden ötürü ortalardan kayboldu. Bu kayboluşun üzerinden uzun zaman geçtikten sonra “Journal Général de la France” yayınladığı bir ilanla şu soruyu sordu: “Daha önce Paris’te klavsen sanatçısı olan du Phly’ye ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. O artık yoksa, iletişim kurmamız gereken varisleriyle tanışmak arzusundayız.” Sanatçı 15 Temmuz 1789 tarihinde “Bastille Hapishanesi Baskını”ndan sadece bir gün sonra bir apartman dairesinde yalnız ve unutulmuş bir şekilde sonsuzluğa göç etti. Duphyl tüm mal varlığını O’na 30 yıl boyunca fedakarca hizmet etmiş olan yardımcısına bıraktı. Sanatçının günümüzde sadece 52 yaratısı bilinmektedir. Bunların birçoğu O’nun yaşadığı dönemde basılmıştır. Jacques Duphyl’in son yıllarında yazdığı küğler, “Alberti bası”nın kullanımı gibi erken dönem klasıl hareketin tipik unsurlarını içermektedir.

Duplum:

“Organa” ve “clausulae”lerde tenor sesin hemen üstündeki part. Onikinci yüzyıl “organumu”nda “duplum”, tenor partının hemen üstünde yer alan çizgi idi. Eğer üçüncü bir çizgi bağdada yer alıyorsa buna da triplum adı verilirdi. Onüçüncü yüzyılda “duplum”, “motetus” olarak adlandırılmaya başlandı. “Organum”da tenor çizgisinin üzerinde yer alan bu ses, bağdanacak ikinci hat olmuştur. İlk dönem “motet”lerinde bu hat genellikle “motetus” olarak isimlendirilirdi. Bir başka deyişle, onbirinci ve onikinci yüzyıllar “organum”larında var olan bir düz ır ezgisine -ki buna vox principalis (ana ses) denilir- eklenen oldukça sade ikinci ezgiye “duplum” adı verilmiştir. Onikinci yüzyılın sonlarına doğru bu ikinci çizgi o denli esnetilmiş ve genişletilmiştir ki adeta bir melodik yapı kazanmıştır. Onüçüncü yüzyıla gelindiğinde “polifonik motet”, düz ırlarda artık “cantus firmus”un özelliklerini taşımaya başlamıştı. Ortaçağ küğ kuramında bu terim temel anlamıyla iki sesli polifonik bir yapı anlamına gelmektedir. Polifonik bir yaratının ikinci çizgisi bir tenora karşılık verecek bir “duet” olarak bağdanmıştır. Bkz. Motetus. Motet. Triplum. Clausulae. Organum. Vox principalis. Tenor, tenere.

Dur:

(Alm.) Büyük, büyüklü. Majör.

Durak:

Tonik, eksen, dizinin birinci derecesi, eksen ses.

Durante:

(İt.) Esnasında, süresince, sırasında.

Durata:

(İt.) Süre, zaman.

Duraturo:

(İt.) Sürekli, devamlı, kesintisiz.

\ Duru, Nükhet:

19 Mayıs 1954 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Türk pop küğü sanatçısı Nükhet Duru ertiksel yaşamına 1971 yılında bir kırın küğü orkestrasında yalkıcılık yaparak başladı. Gerek görünümü, gerekse sesinin rengi ve tonu ile yorumunun dikkat çekiciliği yalkın çalışmalar yapmasına olanak sağladı. 1974 yılında başladığı dağar çalışmaları sonuçlandığında ilk 45’lik plağı “Beni Benimle Bırak” 1975 yılında yayınlandı ve büyük bir başarı sağladı. İlk albümü “Bir Nefes Gibi” ise 1977 yılında çıktı. O yıl en iyi yorumcu ve yılın en başarılı kadın yalkıcısı ödüllerini aldı. 1978 yılında Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlenen şarkı yarışmasına “Modern Folk Üçlüsü” ile birlikte katıldı. Bu yarışmada birinci oldu. 80’li yıllarda Türk sanat küğü yaratıları da yorumlamaya başladı. Böylece sahnelerde baş yalkıcı olarak kendini gösterdi. Buna karşın sanatçı her zaman pop küğüne daha yakın durmuştur. Sahnelerde yalnızca şarkı söylemeyip gösteriye de ağırlık vermesi sonucunda müzikal ve kabarelerde rol alması konusunda teklifler aldı. Bunların arasında Ali Poyrazoğlu ve Korhan Abay ile birlikte “Yaşa Sevgili Dünya”, Haldun Dormen ile “Merhaba Müzik”, “Saz mı Caz mı”, “Operetler”, “7’den 77’ye”, Metin Serezli ile “Aşk Olsun”, Hakan Altıner ile “Cahide” ve Başar Sabuncu ile birlikte “Carmen” sayılabilir. Sanatçının birçok altın plak ve benzeri ödülü bulunmaktadır. Ajda Pekkan, Nilüfer, Sezen Aksu ile birlikte küğ eleştirmenleri ve dinleyicileri nezdinde Türk pop küğünün en önemli dört isminden biri olarak kabul edilmektedir.

\ Duru, Şeniz:

Piyano eğitimine “İzmir Devlet Konservatuvarı”nda Seçil Akdil ile başladı ve O’nun sınıfından 1994 yılında mükemmel dereceyle mezun oldu. Daha sonraki günlerde Türkiye’de ve yurt dışında gerek yalkıcı ve gerekse oda küğcüsü olarak çok başarılı dinletiler verdi. “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” eşliğinde çaldığı Ludwig van Beethoven’ın küçük do’dan Op. 37 sırasayılı 3 numaralı piyano konçertosu küğ eleştirmenleri tarafından çok beğenildi. Aynı zamanda Zöhrap Adıgüzelzade, Giovanni Battel, Ufuk ve Bahar Dördüncü ile Hüseyin Sermet’in piyano çalışmalıklarına katıldı. “Birinci Ulusal Yaz Kursu” sırasında keman sanatçısı Tunç Ünver ve viyolonsel sanatçısı Alexander Rudin’in çalışmalarına eşlik etti. Yüksek lisans eğitimini Sayram Akdil ve Nilgün Alkan’ın sınıfından başarıyla bitirmesinin ardından “Sanatta Yeterlik” programını Gülser Eryümlü ile tamamladı. Şeniz halen “Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Dal Başkanı”dır.

\ Durukan, Ayşegül:

Ayşegül Durukan dokuz yaşında küğ dersleri almaya başlamıştır. Şan tekniğini Türk musikisinde son derece iyi kullanan ve güçlü bir sese sahip olan sanatçı “Ankara Radyosu”nda ses sanatçısı iken evlenerek Amerika Birleşik Devletleri’nin Atlanta kentine yerleşmiştir. “Kanımda Kıvılcım” şarkısını ilk söyleyen Türk sanat musikisi sanatçısı olan Durukan bu şarkı ile bir yarışmaya katılarak birinci olmuştur. Yarışmanın ödülü olarak “TRT”de kadrolu olarak çalışmaya başlayan sanatçının güzel sesi ve o güne dek pek alışılmamış olan yorum tarzı dikkatleri üzerine toplamakla birlikte kendisini çekemeyenlerin yaptıkları dedikodular Durukan’ın bu kurumdan istifa etmesine neden olmuştur. Ülkeden ayrılmasından önce son bir nostalji albümü çıkartmış olan sanatçı Türk sanat küğünün en iyi seslerinden ve yorumcularından birisi olabilecek yeteneğe sahip iken herşeyi bırakarak ABD’ye yerleşmeyi tercih etmiştir.

\ Duvernoy, Jean-Baptiste:

Fransız romantik dönem piyanisti ve bağdarı. 1802 yılında doğmuş ve 1880 yılında yaşama gözlerini kapatmıştır. En tanınmış verimi Op. 176 sırasayılı “Temel Çalışmalar” (Elementary Studies) başlıklı ve parmak koordinasyonunu geliştirmeyi amaçlayan çalışmalık kitabıdır. Jean-Baptiste Duvernoy bu eserinin dışında Op. 120 sırasayılı “Mekanik Okulu” (The School of Mechanism) başlıklı kitabı ile de pek tanınmıştır. Bağdar ve eğitimci olarak parmak koordinasyonunu temin etmek ve geliştirmek için yukarıda sayılanların dışında çok sayıda çalışmalık yazmıştır.

Düdük:

Üflenerek çalınan ve tiz sesler çıkaran alet, bu amaçla metalden, kemikten, tahtadan ya da diğer malzemelerden yapılmış olan araç. Gemi ya da tren düdüğü gibi basınçlı hava veya buharla çalışan sesli uyarı aracı. Uyarı yapmada veya işaret vermede kullanılan mekanizma. Bu tür araç, alet-edevattan çıkan ses.

Düdükçü:

(is.) Düdük yapıcı şahıs ya da yapılmış olan düdükleri satan kişi.

Düdüklü:

(s.) Düdüğü olan. Örn.: Düdüklü şeker. Düdüklü tencere.

\ Dündar (Sezer), Sibel:

1965 yılında İzmir’de doğan sanatçı 1976 yılında “İzmir Devlet Konservatuvarı”nda başladığı çello eğitimini “Ankara Devlet Konservatuvarı”nda sürdürdü. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Senfoni Orkestrası”nda iki yıl konuk sanatçı olarak çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönen Sibel (Sezer) Dündar mesleğine yurtiçi ve yurtdışında verdiği dinletilerle devam etti. Sekiz yıldır “İzmir Büyükşehir Belediyesi Armoni Mızıkası”nda flüt sanatçısı olarak çalışan ve “Ensemble Feverish Müzik Okulu”nda eğitmenlik yapan sanatçı aynı zamanda “Smyrna Beşili”nin kurucusudur.

Dünyasal Küğ:

Yalnızca “dünyevi yaşam” ile ilgili olguları ve konuları işleyen küğlere “Dünyasal Küğ” denilir. Bu başlık altında insanların dünyadaki yaşamları ile ilgili edimler küğsel olarak işlenmektedir.

\ Düşlem Üçülü:

2011 yılı Mart ayında kurulan “Düşlem Üçülü”,“Çukurova Üniversitesi Adana Devlet Konservatuvarı” öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Birinci kemanda Marina Babayeva, ikinci kemanda Tuğrul Göğüş ve viyolada Sibel Akyürek’in yer aldığı bu topluluk ilk dinletisini 23 Mart 2011 Çarşamba günü “Tepebağ Rotary Kulübü” tarafından bir ilkokulda yaptırılan “Otistik Çocuklar için Özel Eğitim Sınıfı”nın açılış töreninde vermiştir. Topluluğun ikinci dinletisi ise 13 Mayıs 2011 Cuma günü Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Anfisinde başlayan "III. Egzersiz Fizyolojisi Sempozyumu"nda gerçekleşmiştir. Ülkemizde iki keman ve bir viyoladan oluşan bireşimiyle oda küğü alanında bir ilk örnektir. Bu grubun yaşam süresi konsevatuvar müdürlüğüne Mustafa Bayık'ın gelmesi nedeniyle çok uzun sürmemiştir.

Düzemek:

Düzene koymak, düzenli hale getirmek. Çalgıyı akord etmek, akortlamak. Uyumlu hale getirmek. Çalgının tellerinin birbiriyle uyumlu hale getirilmesi. Çalgının tellerinin doğru frekanslara ayarlanması. Çalgının doğru sesleri verebilecek duruma getirilmesi. Çalgının tellerinin gerginliğinin ayarlanması, tellerin gerginliğinin gerekli biçimde değiştirilmesi. Bkz.: Alm. Stimmen, Fr.: Accorder, İng.: Tune.

Düzen (1):

Çalgının tellerinin akortlanması, çalgının tellerine düzen vermek. Çalgının tellerinin gerekli olan frekanslara ayarlanması.

Düzen (2):

Akor ya da uygu kelimesinin karşılığı. Akor yerine “düzen” ya da “uygu” denilmesi yeğlenmelidir.

\ Dyens, Roland:

Fransız yorumcu, bağdar, düzenlemeci ve doğaçlamacı. 19 Ekim 1955 tarihinde dünyaya gelen sanatçı dokuz yaşında gitar dersleri almaya başladı. Dört yıl sonra İspanyol gitar ustası Alberto Ponce’un öğrencisi oldu. 1976 yılında ”Paris Ecole Normale de Musique”den dinleti lisansı aldı. Gitar öğrenimi sürecinde Dyens tanınmış öğretmen, bağdar ve yönetken Desiré Dondeyne ile bağdama çalıştı ve Dondeyne’in rehberliğindeki eğitimi O’na “Uyum Bilgisi, Karşıt Yazım ve Analiz”de birincilik ödülünü getirdi. Ertiksel yaşamının ilk yıllarında elde ettiği seçkin ödüller arasında her ikisi de Brezilya’lı bağdar Heitor Villa-Lobos’un onuruna yapılan “Uluslararası Alessandria Yarışması”nda (İtalya) ve “Charles-Cros Akademisi Yarışması”nda (Fransa) elde ettiği özel ödüller bulunmaktadır. 25 yaşında “Yehudi Menuhin Vakfı” tarafından ödüllendirildi. Tam sekiz yıl sonra Fransız dergisi “Guitarist” tarafından “Yaşayan En İyi Gitarcılar” listesine alındı. 30 Eylül 2006 tarihinde “Alessandria Uluslararası Yarışması Başkanlığı” tarafından yazdığı eserler nedeniyle kendisine “2006 Yılı Altın Gitar” ödülü sunuldu. Aynı yıl klasıl gitar yaratıları yayıncılığı yapan “Productions d’Oz” yayınevi bünyesine dahil oldu. 2007 yılında “Amerikan Gitar Vakfı” (GFA) tarafından Los Angeles’ta gerçekleştirilen prestijli geleneksel bağdama yarışmasında bir eser bağdama göreviyle onurlandırıldı. Bu tarihe dek geçen altı yıl boyunca bahsi geçen bu “Uluslararası Gitar Etkinliği” Roland Dyens’in “Paris Konservatuvarı”ndaki öğrencilerinden üçünü büyük ödül ile onurlandırdı. Sanatçının 2007 yılı Ekim ayında yaptığı “Kuzey Amerika Dinleti Dolaşısı”nda 6 Ekim 2007 tarihinde Winnipeg’de verdiği resital Winnipeg basını tarafından beş yıldızlık olarak nitelendi. 27 Temmuz 2008 tarihinde Dyens’ın bağdaları, Roma yakınlarındaki Fiuggi kentinde gerçekleştirilen ikinci uluslararası festivalde bağdama alanında verilen birincilik ödülünü kazandı. Yalnızca birkaç ay sonra Japonya’nın prestijli kuruluşu “Guitar Ensemble Association”ın 20. yıl dönümünü anmak için küğ bağdaması ve bu yaratıyı çalacak olan topluluğu yönetmesi istendi. Böylece “Soleils Levants - Yükselen Güneşler” isimli eseri 9 Kasım 2008 tarihinde Tokyo’da bulunan “Nakano Dinleti Salonu”nda ilk kez çalındı. 21 Ocak 2010 tarihinde Roland Dyens, Paris “Théâtre du Châtelet”te 100 gitaristin verdiği bir dinletide, doğumunun yüzüncü yılı için Django Reinhardt’a saygı duruşuna davet edilen tek klasıl gitar sanatçısı olma ayrıcalığıyla onurlandırıldı. Temmuz 2011’de “Uluslararası Cordoba Gitar Festivali”nde verdiği resital İspanyol basını tarafından büyük övgüyle karşılandı. 2016 yılına dek, yaşayan bağdarlar arasında Roland Dyens, dünya çapında gitar için en çok kaydedilen orijinal eserlerin “İlk 100” listesinde en üst sırada yer aldı. Dahası, Kanadalı müzikbilimci Enrique Robichaud’un 2013 yılında yayınlanan dikkat çekici çalışmasına göre, sanatçının eserlerinden üçü resmi olarak bu sıralamanın bir parçası oldu. Roland Dyens dünya çapında verdiği dinletilerle, bağdalarıyla ve öğretmenliğiyle elde ettiği birikimi genç yeteneklerle paylaşmanın sevincini her zaman yaşadı. Bu çok yönlü profili ile bir fenomen olan başarısının temelini oluşturdu ve kendisini sürekli geliştirdi. Ayrıca verdiği dinletilerde dinleyicilerin klasıl gitarın kontürlerini, nüanslarını ve çalgının küğsel potansiyelini keşfetmelerini sağladı. Böylece çağdaş gitar sanatçılarının ön sıralarında yer aldı. Dyens’ın gitar için yaptığı bağdalar bu çalgının dağarının ayrılmaz bir parçası oldu ve kendisi de çağdaş bir gitarist ve bağdar olarak küğ tarihinde seçkin bir yer elde etti. Yaratıları ve düzenlemeleri dünya çapında beğeni topladı ve sıklıkla çalınır oldu. Bu eserler gitar sanatına yeni bir soluk getirdi ve çalgıyı limitlerine dek zorladı. Sanatçının yaptığı ustalık kurslarına giderek artan katılım O’nun kesinlikle yenilikçi temalar açısından zengin olan yaklaşımının derinliğinden kaynaklanıyordu. Keskin teknik kalitesi ve duygusal yaklaşımındaki güçlülük, genç kuşaktaki yeni gitarcı adayları ile kurduğu yakın ilişkiler Roland Dyens’ın derslerini sıkıcı bir formalite olmaktan çok eğlenceli birer aktiviteye dönüştürüyordu. “Conservatoire National Supérieur de Musique de Paris”de öğretmenlik de yapmış olan sanatçı 29 Kasım 2016 tarihinde sonsuzluğa göç etti.

\ Dylan, Bob:

Gerçek ismi Robert Allen Zimmerman olup, Bob Dylan ismini sahnede kullanmaktadır. ABD’li küğcü ve yazar. 24 Mayıs 1941 tarihinde Minnesota eyaletinin Duluth kentinde bulunan “St. Mary’s Hospital”da Abram Zimmerman ile Beatrice Stone’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Minnesota eyaletinin Hibbing kentinde geçirdi. Baba tarafından dedesi olan Zigman Zimmerman ve nenesi Anna Zimmerman “Osmanlı Devleti” döneminde Trabzon’dan Odessa’ya göç etmişse de 1905 yılında Rus Çarlığı döneminde yaşanan Yahudi katliamından sonra hemen ABD’ye göç etmeye karar verdiler. Annesinin babası Benjamin Edelstein ve anneannesi Lybba Edelstein ise Litvanya yahudisi olup 1902 yılında ABD’ye göç etmişlerdi. Musevi kökenli olan sanatçının bu dine göre verilmiş ismi Shabtai Zisel ben Avraham’dır. Üniversite eğitimini tamamlama olanağı bulamadı, henüz 18 yaşında iken eğitimini bıraktı. 20’li yaşlarında giysileri, yaşam tarzı ve omuzunda gitarıyla tam bir “Beatnik” haline geldi. “The Freewheelin’ Bob Dylan” isimli albümü 1963 yılında piyasaya çıktı. Bu albümün kapağında sevgilisi olan Suze Rotolo ile birlikte çekilen bir fotoğrafı yer almaktadır. Yavaş yavaş tanınmaya başlayan sanatçının “Blowin In The Wind” şarkısı O’na şöhretin kapısını aralamıştır. Her şarkısında farklı konular üzerinde duran Bob Dylan savaşların anlamsızlığı, Tanrı, adaletsizlik, seks, aşk, sevgi gibi noktalara değiniyordu ve her şarkısında bahsettiği konuya göre farklı toplumsal kesimlerden tepki topluyordu. Değindiği konular o dönemin duyarlılık taşıyan sosyal yaraları idi ve Dylan sadece içinden taşan konuları söze dönüştürüyor ve bağdıyordu. Kısacası, sosyal bir iletken olarak önemli bir mesaj taşıyıcı olmuştu. Gitar ve armonika kullandığı şarkıları folk küğü tarzında idi. Bu küğ tarzı Joan Baez’in de dikkatini çekmekteydi. Baez O’nu şu sözlerle tanımlamaktaydı: “Gözleri bütün gerçekleri görmüş gibi yaşlı ve kendisi bir kış yaprağı kadar naif…” Joan Baez’in bu sözleri aslında bir aşkın açıklanmasıdır. Ancak İngiltere’ye yaptığı dinleti dolaşısı Baez ile ilişkilerinin sonu olmuştur. Baez, O’nu “Forest Hill Dinletisi”ne davet ederek ABD’ye açılmasına yardımcı olmuşsa da Dylan, bu dolaşıda Joan Baez’i sahneye davet etmemiştir. Bob Dylan 1973 yılında yayınladığı “Pat Garrett and Billy The Kid” albümüne dek sessiz kaldı. Aynı yıl “Knockin’ on Heaven’s Door” ile müthiş bir sıçrama yakaladı. Bundan üç yıl kadar sonra gelen “Desire” albümünde yer alan “One More Cup of Coffee” yine bir Dylan klasiği oldu. Bob Dylan hem yazar hem küğcü olarak çok büyük önem taşımaktadır. Sanatçı hem “Oscar” ödülünü hem de “Nobel Edebiyat Ödülü”nü kazanabilen iki yazardan birisidir. Dylan, 13 Ekim 2016 tarihinde “Nobel Vakfı” tarafından “Nobel Edebiyat Ödülü”ne layık görüldü. Sanatçının diskografisi kronolojik sırayla listelenmiştir: “Bob Dylan” (1962), “The Freewheelin’ Bob Dylan” (1963), “The Times They Are a-Changin” (1964), “Another Side of Bob Dylan” (1964), “Bringing It All Back Home” (1965), “Highway 61 Revisited” (1965), “Blonde on Blonde” (1966), “John Wesley Harding” (1967), “Nashville Skyline” (1969), “Self Portrait” (1970), “New Morning” (1970), “Pat Garrett & Billy the Kid” (1973), “Dylan” (1973), “Planet Waves” (1974), “Blood on the Tracks” (1975), “The Basement Tapes” (1975), “Desire” (1976), “Street Legal” (1978), “Slow Train Coming” (1979), “Saved” (1980), “Shot of Love” (1981), “Infields” (1983), “Empire Burlesque” (1985), “Knocked Out Loaded” (1986), “Down in the Groove” (1988), “Oh Mercy” (1989), “Under the Red Sky” (1990), “Good as I Been to You” (1992), “World Gone Wrong” (1993), “Time Out of Mind” (1997), “Love and Theft” (2001), “Modern Times” (2006), “Together Through Life” (2009), “Christmas in the Heart” (2009), “Tempest” (2012), “Shadows in the Night” (2015), “Fallen Angels” (2016).

Dysonans:

(Lehçe) Bkz.: Dissonance.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5757923
Online Ziyaretçi Sayısı:9
Bugünlük Ziyaret :1157

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.