20.04.2016 / Kültür Bakanı Olmanın Güzel Tarafı Sanatın İşiniz Olması

Hakan, Ahmet - Ünal, Mahir


    
Kültür Bakanı Mahir Ünal'la sanat konuştuk. Osman Sarı’nın “Taş Gazeli” şiirini, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın iki romanını nasıl sevdiğini, Mahsuni Şerif’ten “İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım” türküsünü dinlemesini anlattı.

 

     - Türkiye’de komedi filmlerinin altın çağı yaşanıyor. Ne diyorsunuz bu filmlerle ilgili olarak?

     Mahir Ünal: “Düğün Dernek 1” ve “Düğün Dernek 2”yi izledim. Kendi alanında başarılı buldum. Sivas’taki sosyal doku, insanlar arasındaki sıcak, samimi ilişkiler ancak bu şekilde anlatılırdı.

 

     - Bazıları küçümsüyor bu filmleri?

     Mahir Ünal: Modernleşme ile birlikte insanlığın başındaki kutsallık halesi kayboldu ve kaçınılmaz olarak insanlık, bir anlam üretme hastalığına müptela oldu. Kendimizi önemli bulmak için büyük anlatılar üretmemiz gerektiğini sanıyoruz. Oysa biz tepeden tırnağa anlamız, bir anlam arayışına ihtiyacımız yok. Çünkü anlam üretmeye kalkıştığınız zaman, kendinize önem atfediyorsunuz. Kendinize önem atfettiğinizde kaçınılmaz olarak insan ağırlaşıyor ve hantallaşıyor. Bir süre sonra bu sizin için bir kafese dönüşüyor. Oysa çok çıplak, çok yalın, çok keyifli, çok mucizevi bir hayat var etrafımızda.

 

     - Bu söyledikleriniz, yeni Türk komedi filmlerinde ortaya çıkan düzeysizliklere yönelik eleştiriler konusunda pek bir şey söylemiyor.

     Mahir Ünal: Geçenlerde kültür dünyamızdan insanlarla bir araya gelip sohbet ettik. Aralarından biri şöyle dedi: “Kimlik kaybolmaz, kimliğin kalitesi kaybolur.” Bu kimlik telaşımız nedir bizim? Biz kimliğin kalitesini yeniden inşa etmek durumundayız. Yani kimliğin kalitesi kaybolduğunda başka bir şey ortaya çıkıyor. Dil, üslup, davranış değişiyor ve kabalık dediğimiz şey ortaya çıkıyor.

 

     - Bazen bu tür filmlere müdahale edilmesi gerektiği fikri ortaya atılıyor.

     Mahir Ünal: Ben insanların tercihlerine müdahil olmanın iki şeklini biliyorum: Eğer bir tercih suçsa... Bunun hukuki yaptırımı vardır. Eğer bir tercih ahlaki açıdan sorunluysa... Bunun da sosyal yaptırımı vardır. Yani burada belirleyici olan ben değilim.

 

     “Haftada 1 Saat Resim Dersi Alıyorum”

 

     - “Hürriyet”in “Ankara Kulisi” sayfalarında okuduk. Resim dersleri alıyormuşsunuz?

     Mahir Ünal: “Hürriyet”ten Nuray Babacan bunu duymuş. Beni aradı. “Haber yapmazsan sevinirim” dedim. Ama dayanamadı, haber yaptı. Ben de açıklamak durumunda kaldım. Uzun zamandan beri resme çok meraklıydım. Şimdi özel bir resim atölyesinde haftada bir saatimi ayırıp resim dersi alıyorum. Şu anda biraz ilerledim. Bu arada bakanlığımızın kapanan 18 tane sanat atölyesini tekrar açıyoruz.

 

     “Kültür Bakanı Olmanın Güzel Tarafı Sanatın İşiniz Olması”

 

     - Edebiyatta alanında en çok hangisi seversiniz? Şiir, roman, hikaye?

     Mahir Ünal: Hikayenin benim için her zaman çok çekici bir yönü olmuştur. İnsana baktığınız zaman aslında bir hikayeye bakarsınız. Ve insan, hikayeyle ilgilenir. Turizmde de seyyah, gezdiği yerlerin hikayesini öğrenmek ister. Bakanlığımızın tanıtım stratejisinde her şeyi hikayeleştirmeyi ve bir duygu yüklemeyi öne çıkarıyoruz. İnsanlar hikayesi olmayan şeylerle ilgilenmiyorlar. Hikayesi olmayan şeylerin anlamı yok. Mesela bugünlerde Antalya’da “Likya Yolu”nu açıyoruz. Fransız bir hikayeciye “Likya Yolu” ile ilgili hikayeler yazdırıyoruz.

 

     - En sevdiğiniz şairler kimler?

     Mahir Ünal: Şairlerden ziyade şiirler üzerinden gidelim.

 

     - O zaman şöyle soralım: En sevdiğiniz şiirler?

     Mahir Ünal: Osman Sarı’nın “Taş Gazeli”, lise yıllarımızda bizi alıp götürürdü. Erdem Beyazıt’ın bütün şiirleri... Necip Fazıl’ın “Annem” şiiri... Nazım Hikmet’in hayata dair duygusunu severim.

 

     - Sezai Karakoç?

     Mahir Ünal: Sezai Bey’in medeniyet tasavvuru beni derinden etkilemiştir.

 

     - Roman?

     Mahir Ünal: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın iki romanını çok severim: “Huzur” ve “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”.

Ünal, Mahir 

     - Mustafa Kutlu’nun hikayelerini beğenir misiniz?

     Mahir Ünal: “Sır”, en sevdiğim kitabıdır.

 

     - Müzikle ilginiz?

     Mahir Ünal: Sanat, genel hatlarıyla insanın kendisini değişik dillerde ifade etmesidir. Tiyatronun, operanın... Her birinin ayrı dili vardır. Biz son yüzyılda bu dilleri öğrenmekte zorlandık. Bunların içeriklerine karşı geliştirdiğimiz tepki, bizi onların dillerine de yabancılaştırdı.

 

     - Siz kişisel olarak bu yabancılaşmayı müzik alanında aşabildiniz mi?

     Mahir Ünal: Elimden geldiğince... Müzikte romantik dönemden Beethoven’i, barok dönemden Vivaldi’yi keyifle dinlerim. Ama aynı zamanda Itri’yi de, Dede Efendi’yi de, onların devamı olan Münir Nurettin’i ve Saadettin Kaynak’ı da dinlerim.

 

     - Sanata vakit ayırabiliyor musunuz?

     Mahir Ünal: “Kültür Bakanlığı”nın en güzel tarafı, sanatın işiniz haline gelmesi.

 

     - Türküler?

     Mahir Ünal: Ben Elbistanlıyım. Ben beş yaşımda Mahsuni Şerif’ten “İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım” türküsünü dinledim. Bir çayırın başına bağdaş kurduk oturduk. Kendisinden dinledim. Sazını aldı kucağına ve “Çeşmi Siyahım”ı söyledi. Hiç unutamam bu türküyü ve benim için anlamı büyüktür.

 

     - Başka hangi türküleri seversiniz?

     Mahir Ünal: Abdurrahim Karakoç da Elbistanlıdır. Onun “Mihriban” şiiri, muhteşemdir. “Lambada titreyen alev üşüyor”. Bir taraftan aşkın sıcaklığı, bir taraftan da ayrılığın getirdiği üşüme bir cümlede ancak bu kadar güzel ifade edilebilir. Musa Eroğlu üstadımız da bu şiiri mükemmel bir şekilde besteledi. Ve tabii Neşet Ertaş’ın bütün türküleri.

 

     - Tiyatro?

     Mahir Ünal: Tiyatronun repertuvarının acilen güncellenmesi gerekiyor. Bu konuda birkaç oyun siparişi de verdik. Ayrıca 50 milyon bütçe ayırdık, gençlere tiyatro yazarlığı alanında ciddi destek vereceğiz. Kültür alanını retorik üzerinden inşa edemezsiniz. Teşviklerle desteklemediğiniz kültür sanat alanlarını gençler için cazibe merkezine dönüştüremezsiniz.

 

     “Türkiye’nin Çok Güçlü Bir Opera Geleneği Var”

 

     - Baleyi, operayı küçümser misiniz?

     Mahir Ünal: Hayır... Ama şunu belirtmek gerekir: Bir sanat dalının bazı yaşam biçimlerine uymaması söz konusu ise bunun dayatılmasına da karşıyım. Bunun benim yaşam biçimime uymuyor olması, yanlış olduğu anlamına da gelmez. Benim tarafımdan mutlak olması ve yüceltilmesi anlamına gelmeyeceği gibi... Opera, bale... Benim bu konuda temel düşüncem şu: Opera, büyük devletlerin yumuşak gücüdür. Şu anda Türkiye gibi güçlü bir opera geleneğine sahip ancak 10 ülke sayabilirsiniz.1900’lü yılların başından beri Türkiye’nin çok güçlü bir opera geleneği var. Şimdi benim elimde böyle bir sanat gücü varken ben operaya nasıl karşı çıkayım? Tam tersine operanın içeriğine katkı sunup yapısal özelliklerini güçlendirmeliyim.

 

     “Amacımız Kültür Dikte Etmek Değil”

 

     - Türkiye’de özellikle “Gezi Süreci”nden sonra oluşan kutuplaşma, sanatçılar arasında da gerçekleşti. Bazı sanatçılar, hükümetin uyguladığı kültür politikaları açısından kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Buna son verecek bir çaba içine girecek misiniz?

     Mahir Ünal: Yarın geniş bir kültür paketi açıklıyoruz. Bu paketin hazırlanmasında bütün kültür sanat erbabıyla çok sayıda toplantılar gerçekleştirdik. Bu paketin temel amacı şehirlerimizin kültür sanat üreten merkezlere dönüşmesidir. Bizim amacımız bir kültür dikte etmek değil, toplumun kendi kültürünü üretmesinde ön açıcı kolaylaştırıcı ve altyapı hazırlayıcı rol oynamaktır. Yeni bir kültür sanat yönetimiyle sanatın ve sanatçının desteklenmesi, sanatçının eğitiminden özlük haklarına kadar tüm alanlarda ön açıcı düzenlemeler yapmaktır. Kültür ve sanat gerilim ortamında konuşulabilen bir şey değildir. Kültür ve sanat üzerinden üstenci, ötekileştiren, ayrımcı bir dil kullanılmamalıdır. Kültür ve sanatı, ideolojik angajmanların dışında tutmak gerekir.

 

     “En Beğendiğim Türk Filmi: Bana Masal Anlatma”

 

     - Son dönem Türk filmleri arasında en beğendiğiniz hangisi?

     Mahir Ünal: “Bana Masal Anlatma” filmini üç kere izledim. Hatta satın alıp bazı bakan arkadaşlarıma dağıttım. Eski Türk filmleri tadında ve sıradan insanların hikayelerinin keyifle anlatıldığı çok güzel bir film. İnsanların hayatlarına yönelik küçük müdahalelerin onların hayatlarında hangi büyük sorunları doğurduğunu anlatması açısından önemli bir film.

 

     ……………………………………………………………

 

     Hürriyet Gazetesi - 20.04.2016, Çarşamba (Söyleşiyi yapan: Ahmet Hakan)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5803463
Online Ziyaretçi Sayısı:43
Bugünlük Ziyaret :1093

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.