27.09.2020 / Yıldız Ayhan, Aydınlık’a Konuştu-4: Zigana’yı Mum Işığıyla Aşıp Konsere Yetiştik…

Yıldız Ayhan - Ahmet Gazi Ayhan - Nurdan Ayhan - Özlem Ayhan
Yıldız Ayhan - Ahmet Gazi Ayhan - Nurdan Ayhan - Özlem Ayhan

     “Sisten önümüzü göremiyorduk. Aldım mumu. Arabadan indim ve önünden yürümeye başladım. Biraz aydınlık yapıp yolu gösterebilmek için. Ve biz o dağı öyle aşıp, yüzlerce kişinin karşısında o gece konser verdik.”


 

     Bu pazar türkülerimizi gizlendikleri yerlerinden bulup çıkartan, ulusal düzeyde sevdiren değerli hocamız Yıldız Ayhan’ın turnelerde yaşadıklarıyla söyleşimize devam ediyoruz.


 

     Yıldız Ayhan bıkmadan usanmadan, zorlu şartlarda, sorunlarla boğuşa boğuşa Anadolu’yu karış karış gezerek türkülerimizin yayılmasında emeği olan efsane sanatçılarımızdandır. Söz Yıldız Ayhan’da…


 

     “Halkla Buluşabilmek İçin…”


 

     - Turnelere çıktınız mı?

     - Turneye gitmek zorundaydık. Halkı görmek için, halkın bizimle beraber olması için. Bizi yüzyüze dinlemesi için. Çünkü çok seviyorlardı bizi. Her gün “Radyo Evi”nin önünde dinleyicilerimiz olurdu. Bizi bekleyenler… Postacılar çuvallarla bize yazılan mektupları, şiirleri, besteleri taşırdı. Gerçekten halkın çok büyük sevgisini ve saygısını gördük biz. Mesela bir minibüste havaya kaldırıldığımı hatırlıyorum “İzmir Fuarı”nda. Atlı polisler korurdu bizi. Halkın içinden geçerken yolu açabilmek için. Çok zorluklarla devamlı turne yaptık halkla buluşabilmek için.


 

     “Bütün Türkiye’yi Gezdik”


 

     - Turnelerde yaşadıklarınız sıkıntılar var mıydı? Turne hikayelerinden bazılarını anlatabilir misiniz?

     - Bütün Türkiye’yi gezdik turnelerle. Hemen hemen gitmediğimiz bir yer yok. Her yerde büyük ilgi ve sevgiyle karşılaştık. Olumsuz hiçbir şey görmedik. Halk çok sevgili ve saygılıydı. Onlar bizim en meşakkatli ama en güzel konserlerimizdi. Turneler çok sıkıntılıydı. Hem evlatlarımdan hem de evimden ayrı kalıyordum. Sağ olsun sevgili kardeşim İnci Sümerarslan çocuklarıma; Özlem’e ve Nurdan’a çok iyi annelik yaptı. Aynı zamanda rahmetli sevgili annem de… Onlar çok destek oldular. Onların sayesinde o turnelere gidebildim. Çok zordu yolculuklar, çünkü otobüsler çok eskiydi. Yol yoktu. İmkanlar o kadar kötüydü ki bugün anlatmak zor. Sağlıklı bir şekilde ulaşıp, sahneye çıkmak zorundaydık. Orada da insanlar tıklım tıklım bizi beklerler. Biz yorgun argın, 15-20 saat yoldan gelirdik. Bize berber lazım, saçımız yapılacak, makyajımız yapılacak. Ütü lazım. Eşimin giyimi ve bütün eksiklerini gideren bir eş olduğum için, sevgili Ayhan’ın, ben Ayhan derim O’na hepsini bir yapmak zorundaydık. Çoğu zaman çok kötü otellerde kalırdık. Çünkü o dönemde iyi oteller yoktu.


 

     “Bir Keresinde Bavulda Uyudum”


 

     Ben bir ampulün ışığında ısınmaya ve çamaşırlarımızı kurutmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Günlerce otobüslerle yol gidip de konserden sonra odaya girdiğim zaman yatakta bir bit gördüm. O kadar perişandım ki. Biti atıp yatağa girip yattım. Bir keresinde bavulda uyudum. Çünkü yatak çok pisti. Gittiğimiz yerlerde, mesela bir keresinde çok ciddi diş ağrım tuttu. Diş hekimi yoktu. Hiç içki içmeyen, sigara içmeyen bir insanken, çılgınlar gibi ağrıyı geçirsin diye bir sürü rakı içtim, gargara yaptım.


 

     - En unutamadığınız an?

     - Hangi birisini anlatsam bilmem ki. Ama unutamayacağım bir anı sordunuz. Tam olarak neresiydi hatırlamıyorum ama “Zigana Dağları”ydı galiba. Kendi arabamız vardı o zaman. Yol çok dardı. Bir taraf uçurumdu. Dağa tırmanıyorduk. İnanılmaz bir sis... Yolu göremiyorduk. Ayhan ile karar verdik. Ben bir mum yaktım. Elime aldım mumu. Arabadan indim ve arabanın önünden yürümeye başladım. Biraz aydınlık yapıp yolu gösterebilmek için. Ve biz o dağı öyle aşıp, yüzlerce kişinin karşısında o gece konser verdik.


 

     “Parasını Tezgahın Üzerine Atarak Ekmek Kaçırdık”


 

     Bir keresinde de turne ekibi olarak çok açtık. Yiyecek hiçbir şeyimiz kalmamıştı. Sabaha karşı bir kasabaya girdik. Her yer kapalı. Baktık fırın açık. Erkek arkadaşlar fırına gitti. Ekmek istediler. Ekip olarak yirmi beş otuz kişi olduğumuzu ve çok acıktığımız, ekmeğe ihtiyacımız olduğunu söylediler. Fırıncı ekmeğin sahibi olduğunu ve veremeyeceğini söylemiş. Bizim iki arkadaşımız fırıncıyı oyalayıp, diğerleri de parasını tezgahın üzerine atarak gizlice ekmeği kaçırdılar. Yani aç kaldığımız için ekmek çaldık. Parasını versek de sonuçta izinsiz aldık, almak zorunda kaldık. Ekmekler geldiğinde benim yiyecek çantamda bir tane zeytin kaldığını gördüm. O bir tane zeytini eşimle paylaşarak yedik. Ve ekmeğe öyle katık yaptık. Çocuklarıma her zaman söylerim. Babam da bana söylerdi. Bir zeytini yerken löp diye hepsini ağzınıza atmayın. Yavaş yavaş, sindire sindire, ısıra ısıra yiyin. Tadını alarak, şükrüne varın. Çünkü benim babam savaş sırasında ekmeği karne ile getirirdi. “Kurtuluş Savaşı”nda askerin yiyecek hiçbir şeyi yoktu. Üzüm suyu ve kuru ekmek yiyerek o savaşı yaptılar. Babam bunu hep anlatırdı. Ve bize her şeyin löp diye ağıza atılmayacağını, ısıra ısıra kibarca yenmesi gerektiğini öğretmişti. Ve o gün de biz çaldığımız ekmeklerle bir zeytinin yarısını Ayhan yarısını ben emerek, koklayarak katık yaptık aşımıza. Bunu hiç unutmuyorum. Şimdiki Türkiye’nin dışında bir Türkiye’ydi. Her şey zordu.


 

     Yıldız Ayhan meşhur etti:


 

     Kınalı Parmak Cez Tırnak


 

     Kınalı Parmak Cez Tırnak

     Altın Oymak Ah Ah

     Senin Tatlı Diline

     Olur mu Doymak Ah Ah


 

     Pencereme Kün Vurmay

     Meyvalıktan Ah Ah

     Hem Sarardım Hem Soldum

     Sevdalıktan Ah Ah


 

     Altun Çekken Terazi

     Darısından Ah Ah

     Aylanayım Gözünün

     Karasından Ah Ah


 

     Altun Çekken Terazi

     Darası Yok Ah Ah

     Kız Alacak Yiğidin

     Parası Yok Ah Ah


 

     Parmağımda Yüzüğüm

     Pey Vereyim Ah Ah

     Ön Dizine Yaslanıp

     Can Vereyim Ah Ah


 

     Cez Tırnak: Hoş Tırnak

     Kün Vurmay: Gün Vurmuyor

     Aylanayım: Bayılayım

     Yöresi: Kırım

     Kaynak kişi: Eskişehir’deki Kırım Türkleri

     Derleyen: Yıldız Ayhan

     Notaya Alan: Altan Demirel

     Makamsal Dizi: Mahur

     Konusu-Türü: Aşk-Sevda

     Ses genişliği: 8 Ses


Kınalı Parmak Cez Tırnak

 

     Kırım Türkülerinde Kına Gecesi


 

     Kına gecesi düğünden bir gün önce akşam ya da gece, gelinin evinde, kadının akrabaları, komşuları ve dostlarının toplanmasıyla yapılır. Kırım Türkleri toydan önceki bu aşamayı “kına koyuv gecesi” olarak adlandırmaktadır. Kına gecesi için kadınlar en güzel giysilerini giyerek ilvanlarını (ziynet eşyalarını, takılarını) takarak adeta büyük bir bayrama hazırlanırlar. Bu gece genç kızın babasının evinde geçirdiği son gece olup ertesi gün yeni bir hayata başlayacaktır. Kına gecesi için genç kızlar ve kadınlar güzel yemekler ve içeceklerle donatılmış sofralar hazırlarlar. Kızlar yırlarlar (türkü söylerler).


 

     Kına gecesinde söylendiği bilinen belli başlı türkülerinden bir tanesi de “Kınalı parmak cez tırnak”tır.



     Aydınlık Gazetesi - 27.09.2020, Pazar (Emine Sağlam Akfırat)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5808564
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :959

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.