Xuefei Yang ile Söyleşi

     Xuefei Yang, Çin’de bir klasik müzik okuluna kabul edilen ilk gitarist. Gitarla ilişkisi yedi yaşında başladı Yang’ın. Üç yıl sonra da Çin, Japonya, Tayvan, Portekiz, İspanya ve Avustralya’da konserler verdi. 2000’de “Ivor Mairants Uluslararası Gitar Yarışması”nı kazanırken 2002’de “Royal Academy of Music”ten, akademinin en yüksek derecesi “Dip Ram” ile mezun oldu. “Wigmore Hall”, “Queen Elizabeth Hall”, “Royal Festival Hall”, “Musikhalle”, “National Auditorium” gibi dünyanın en prestijli salonlarında resital veren Xuefei Yang İstanbul’daydı.

     - Klasik müzik belli kalıpları olan, biraz da kapalı bir alan. Çin gibi gelenekleriyle yaşayan bir ülkede yaşayan biri için klasik müzikle ilgilenmek zor olsa gerek. Nasıl bir müzikal serüven yaşadınız?
     - Çin kendi halinde ve sınırlarında mutlu bir ülke. Benim gitar çalarak dünyaya açılmam da bu yüzden şanslar ve tesadüflerle dolu bir macera. Öyle ki ben küçükken gitarın nasıl bir enstrüman olduğunu dahi bilmiyordum. Sesini biliyordum, ama hiç görmemiştim. Ailem beni ilk olarak akordeona yönlendirdi. O çok popülerdi. Gitarla yedi yaşında tanıştım. İlk gitarımı üç Amerikan dolarına almıştık. Onu hala saklıyorum. Gitar beni kendi dünyasına çekti. Hatta yanımda gitarım yokken kendimi eksik hissetmeye başladım. Çin’de ne müzik okulu ne de konservatuvarda gitar bölümü vardı. Ailem de beni bu işi profesyonel yapmak istediğimde desteklemedi. Elimde kalan tek şey iradem ve inancımdı. Müzikle dünyayı dolaşmak ise gerçekten çılgıncaydı.

     - Bir enstrümana hakim olmanın, virtüözlük yetisi kazanmanın anahtarını nerede buldunuz?
     - Benim tek farkım hızlı öğreniyor olmam. Çünkü yetenek çalışmakla kazanılır. Bir de saatlerce onunla ilgilenmekten sıkılmıyorum. Öğrenmekten keyif almak sanırım bu işin anahtarı.

     - Enstrümanınızla nasıl bir ilişkiniz var? Mesela Türkiye’de ünlü bir virtüöz, kemanıyla ilişkisini bir evlilik gibi gördüğünü söylüyordu.
     - Gitarım da benim bebeğim gibi. Onunla birlikte büyüyorum. Sevginizi alıyor ve karşılık veriyor. Aranızda duygusal, hatta fiziksel bir bağ oluşuyor.

     - Başka bir enstrüman çalmayı düşündünüz mü?
     - Aslında bu çok enteresan bir nokta. Çünkü gitar çalmayı çok da bilinçli seçmedim, belki de kaderdi. Ancak çelloya hayranlığım hiç bitmedi.

     - Gitarınızla birlikteyken “bu dünyada yalnızca ikiniz varmış” hissini veriyorsunuz. Bu konsantrasyonu nasıl sağlıyorsunuz?
     - Bu yetenek Tanrı’nın bir hediyesi. Zaten ne kadar hızlı çaldığınız ya da ne kadar zor bir icra yaptığınız önemli değil. Önemli olan dinleyiciyle kurduğunuz sihirli iletişim ve duygu.

     - Bir söyleşinizde “John Williams’la çalmak rüyamdı” demişsiniz. 17 yaşınızda O’nunla çalma fırsatı yakaladınız. Bu tecrübe müzikal gelişiminizi nasıl yönlendirdi?
     - Günün birinde onunla tanışacağımı tahmin bile edemiyordum. Her nasılsa Çin’e geldi ve onunla çalma şansını yakaladım. Aynı sahnede, senkronize bir şekilde müzikle konuşmak inanılmazdı. Bu bana büyük bir güven kazandırdı.

     - Gitar solo olduğu kadar bir grup enstrümanı da... Farklı projelerde yer almak gibi planlarınız var mı?
     - Evet, bazen sahnede kendimi yalnız hissediyorum, ama piyano ve viyolonselle trio olmak bu yalnızlığı alıyor. Yine de solo çalmak benim için daha anlamlı.

     - Gittiğiniz ülkelerin yerel gruplarını dinlemeye fırsatınız oluyor mu?
     - Dünya müziğinin mayasında etnik müzikler var. Klasik müzik bunların küçük bir parçası. O yüzden yerel müzik ciddiye alınmalı. Ben de İstanbul’a geldiğimde bir saz aldım. Sazı aldığım usta bana onun incelikleri üzerine bilgiler verdi. Saz, akustiği duyulan, hisli ve narin bir enstrüman. Eve döndüğümde onu çalmak için epey zaman ayıracağım...

     Devrim Ege - www.cumhuriyet.com




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5769188
Online Ziyaretçi Sayısı:42
Bugünlük Ziyaret :871

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.