05.12.2010 / Banu Duran - CHP Liderinin, Paris'te Kocalarının Mezarına Yaptığı Ziyareti Yorumladılar

     Öldükten sonra da çok konuşulan, konuşulmaya devam eden isimler... Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney.

     Gülten Kaya: “Ahmet Kaya gibi sanatçılar bu ülkeye fazla geliyor.”

     Fatoş Güney: “Yılmaz Güney adı yaşarken de ölüyken de hep kullanıldı.”

     Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney... Her ikisi de hem yaşarken hem de öldükten sonra çok konuşulan, konuşulmaya devam eden isimler. Ne yazık ki, onlar şimdi haklarında söylenenlere yanıt veremiyor ama acılı eşleri onların hatıralarına büyük bir titizlikle sahip çıkıyor. Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun Paris’te mezarlarını ziyaret etmesiyle gündeme gelen bu iki ismi eşlerine sorduk ve hem keyifli hem de can acıtan bir yolculuğa çıktık.

Kaya, Gülten

     O Geceki Olaylar Olmasaydı Düğmeye Başka Bir Sebeple Basılacaktı

     - Ahmet Kaya’nın 10’uncu ölüm yıldönümü dolayısıyla bu aralar ne tarz çalışmalar yapıyorsunuz?
     - Biz aslında her yıldönümünde bir ürünle eşimi selamlamaya çalışıyoruz. Bu yıl da Türkiye’de yaptığı son turneyi içeren bir DVD; “Ülkemde Son Turnem” ve “Uçurtmam Tellere Takıldı” isimli bir belgesel hazırladık. Bu belgesel çalışması 4 aralıkta Paris’te; 11 Aralık’ta İstanbul’da, 18 Aralık’ta Viyana’da yapılacak anma toplantılarında gösterilecek. Sonra da internet üzerinden geniş kesimlerle paylaşacağız.

     - Ahmet Bey’i diğer erkeklerden ayıran neydi?
     - Çok içe dönük bir hayatı vardı. Oysa erkekler genelde daha dışa dönük olur. Zaman zaman ben ondan daha fazla dışarıda olurdum; eve geldiğimde çok güzel yemekler hazırlamış olurdu. Mutfakta olmayı çok severdi. Bulaşıkları makineye de yerleştiriyordu ama o konuda çok yetenekli olduğunu söyleyemem.

     Bu Ülkede Linç Kültürü Olduğu Yerde Duruyor

     - Demişsiniz ki; mahvolan hayatımızın hesabını sormak istiyorum. Şu an var olan sisteme mi kızgınlığınız?
     - Elbette kızgınım. Var olan sistem değişm edi ki. Bu ülkede nefret algısı, linç kültürü olduğu yerde duruyor. Onun için bireyler üzerinden bakmıyorum... Bu ülkede bir tek tipleştirme hastalığı var. Ya benim gibi davranacaksın ya da sen ötekisin. Ülkemizin en büyük handikaplarından biri bu; “Ya hepimiz Türküz ya diğerleri yoktur” gibi bir mantık var. Hepimiz Türkiyeliyiz oysa; bir adet bayrak var; herkesin bayrağı. Bu Türkiyelilik üzerinden kültürel kimliklerini açıklayanlara karşı tepki oluşması bana çok çağdışı geliyor.

     - Kılıçdaroğlu’nun eşinizin mezarını ziyaret etmesi samimi mi?
     - Bu ziyaret son derece insani bir ziyarettir, çok da değerlidir benim için... Keşke daha önce yapılabilmiş olsaydı. Hangi kaygıyla yapılıyor olduğuyla ilgilenmek istemiyorum. Ben insani tarafıyla ilgileniyorum. CHP Genel Başkanı benim eşimi ziyarete gelmiş. Benim için işin en önemli kısmı budur.

     - Devlet Bahçeli’nin “Vatan hainini ziyaret ediyor” demesi sizi kırdı mı?
     - Bireysel kırgınlıklarım bana ait olsun ama ben ülke adına üzüntü duyuyorum. Kuşku yok ki, MHP tabanında da Ahmet Kaya dinleyicisi vardır. Dolayısıyla sert ve talihsiz buluyorum böyle açıklamaları. Bir de tuhaf olan şu; bir parti başkanından bahsediyoruz... Onun Türkiye’deki yargı sistemini, hukuk sistemini iyi biliyor olması gerekir. Eşimin bu ülkeye bir vatan haini gibi sunulması çok incitici. Çünkü benim eşim evet bir ceza aldı ama o ceza daha onaylanmadı bile. Üst Mahkemece onanmamış ceza kesinleşmiş hüküm, yani ceza niteliğinde değildir.

     - “MGD” gecesinde Ahmet Bey o konuşmayı yapmasaydı da bunları yaşar mıydınız; bir düğmeye basılma durumu var mıydı?
     - Bu sefer başka bir gerekçe bekliyor olacaklardı düğmeye basmak için. Ahmet, demokrasiyi çok doğru algılamış bir sanatçıydı. Onun için de bu ülkedeki tüm mağdurların yanında yer aldı. Doğru demokratik duruş buydu çünkü. Bu duruş bu ülkeye fazla geliyor; bundan bahsediyoruz. Ahmet’in etki gücü fazlaydı. Bu etki gücünden korkulduğundan bahsediyorum. Ahmet Kaya, konserlerinde çıkıp “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir ülkenin dürüst yurttaşları olarak yaşamak istiyoruz” dediğinde bu cümleyi 10 bin kişi duyuyordu. Bu etki gücünden bahsediyorum. Bu, başka kesimlerin işine gelmeyebilir. Yani bağlantı budur.

Güney, Fatoş

     Ahmet Kaya, Paris’teyken Yılmaz’ın Yanına Gömülmeyi Vasiyet Etmişti

     - Sizin senaryosunu yazdığınız Yılmaz Güney’in hayatını anlatan bir film çekecektiniz. Ne oldu?
     - Şu anda senaryom hazır; çekmek için sponsor arıyorum. Bu çok büyük bir proje; 10-15 milyon doları gerektiriyor. Bu filmi kim çekebilir diye düşününce; aklıma Mahsun Kır mızıgül geliyor. Yeri benim için çok özel. Bana hayatını anlattı. Yılmaz’la aynı yerden geliyorlar; sanki ilk gençlik yıllarında aynı acıları yaşamışlar gibi hissediyorum. O’nun bu filmin yönetmeni olmasını isterim. Başrolü ise hiç tanınmamış biri oynamalı. Mahsun’un da buna kendini hazır hissetmesi gerek. Çünkü daha önce Fatih Akın’la bu proje üzerine görüştük ama Fatih kendisini hazır görmedi. Hatta Yılmaz Erdoğan da kendisini hazır görmedi.

     - Kılıçdaroğlu’nun eşinizin mezarını ziyaretinden sonra Devlet Bahçeli’nin “O halde öldürülen hakimin mezarını da ziyaret etsin” demesi size ne hissettirdi?
     - Ortaçağ karanlığındaki cadıların, doğruyu söyleyen Galile gibi insanlara saldırması... Öyle hissettim.

     - İlk kez mi siyaset dünyasından bir isim eşinizin mezarını ziyaret etti?
     - Evet. Ne garip değil mi? Türkiye çok enteresan bir ülke, çok gerilerden gelmekte olan bir ülke.

     - Eşinizin adı kullanıldı mı sizce?
     - Evet, hem de herkes tarafından. Yaşarken ona yakın olmuş kişilerce de kullanıldı üstelik. Yılmaz Güney hep kullanılır. Yılmaz: “Keşke benim de Yılmaz Güney gibi bir arkadaşım, bir yakınım olsa” derdi.

     - Yılmaz Güney adı yaşarken de ölüyken de hep prim mi yapıyor?
     - Evet. Saygı uyandırıyor, O’nu referans göstererek saygın olduğunu göstermek isteyen insanlar var. Onun siyasi duruşunu kullanarak reyting yapmaya çalışanlar var.

     - Kılıçdaroğlu’nun ziyareti samimi mi yoksa siyasi şov mu sizce?
     - Kendileri duyarlılık göstermiş ama tabii ki arkasında bir siyasi şov vardır. Maalesef bugün her eylemin arkasında bir çıkar söz konusu.

     - Eşinizin tekrar gündeme gelmesinin nedeni Tayyip Erdoğan’ın açılım konuşmasında kendisinden bahsetmesi mi?
     - Bakın bu çok önemliydi. Sayın Başbakan’ın “Eğer bu ülkenin otoriteleri Yılmaz Güney’in filmlerine kulak vermiş olsalardı Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi” sözleri mezar ziyaretinden de önemliydi. Gerçekten de öyle... Yılmaz, Kürt açılımını 30 yıl önce yapmıştı.

     - Kaya ve Güney adı çok sık yanyana anılmaya başlandı. Benzerlikleri var mı?
     - Ahmet, dostum olan insanlardan biridir. Son döneminde Paris’te de görüştük. Yılmaz’la farklı noktalardalar yalnız. Yılmaz’ın mücadelesi çok daha eskilere dayanıyor. Yılmaz’ın çok entelektüel bir yapısı vardı. Ahmet daha çok gençti... Bir de Ahmet sanki bilmiş gibi vasiyet etmiş; Paris’te bana bir şey olursa beni Yılmaz abinin yanına gömün demiş. Bunun için uğraşmışlar.

     - Kıymetlerini bilemedik mi?
     - Tabi ki; Türkiye malesef hiçbir şeyin kıymetini bilemedi.

     Yol Filmini Yılmaz Çekseydi Oscar Alırdı

     - Baktığınızda yaptığı en büyük hata hakimi öldürmesi miydi?
     - Hata değil, kaderin bir cilvesiydi.

     - Yılmaz Güney o gece için “Ah keşke” diyor muydu?
     - Ah keşke dediği neydi biliyor musun? “Yol, Sürü, Düşman filmlerini ah keşke ben çekebilseydim” diyordu.

     - “Cannes”da ödül aldık diye seviniyoruz ama Yılmaz Bey çekseydi o filmleri belki de Oscar alırdık; öyle mi?
     - Kesinlikle; “Bundan sonraki adımımız Oscar” diyordu.

     Banu Duran / Gazete Vatan - 05.12.2010, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5769795
Online Ziyaretçi Sayısı:47
Bugünlük Ziyaret :973

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.